Bir taşın üzerine çıkmış düşünüyorum, tünemiş olduğumu iddia etmek de mümkün, en azından uzaktan öyle gözüküyor. Nasıl gözüktüğüm pek önemli değil zaten, önemli olan ne var onu da bilmiyorum. Bugün senin doğumgünün, yanında olamıyorum, bu beni nasıl hissettiyor ya da nasıl hissettirmeli, onu da bilemiyorum. Bu gece yanında olma isteğim her gecekinden daha fazla ya da daha karmaşık değil. Zaten daha fazla ya da daha karmaşık olduğunda farketmiyor, çünkü bir doyma noktası var, oradan sonra suda çözünemiyor ve dipte bir tortu bırakıyor. Oysa tortunun çökeceği bir dipten bahsetmek olası değil, orası çoktan benim seninle ilgili bir sürü düşüncemle doldurulmuş durumda. Günler ve geceler içerisinde dalıyorum ve dipten hayaller çıkarıyorum seninle ilgili, yanıma getiriyorum seni, seninle konuşuyorum, bazen de daha çakıllı şeyler geliyor billurdan ziyade. Beni kırdığını biliyorsun, ben de kırıldığımı biliyorum, bunun için kin tutmuyorum sana ama unuttuğumu da söyleyemem, belki de herşeyin dipte kalmasının nedeni bu. Yine de dipte de kalsa benim suyumun bir parçası, suya karışamaması umrumda değil, belki kana karışmayı daha çok sevdiği içindir diyorum. Bu gece dipten abuk subuk sorular çıkardım seninle ilgili, sana soramadığım, kendime sormanın eğlenceli ve bir o kadar da ipe sapa gelmez olduğu.