Biz böyle değildik o zamanlar. Kendimize ait bir dünyamız vardı, kendi sevinçlerimiz, kendi üzüntülerimiz, kendi zaferlerimiz, kendi kayıplarımız… Büyüklüğümüzü başkalarıyla ölçmezdik o zamanlar, kendimiz gibi…
Biz böyle değildik o zamanlar. Kendimize ait bir dünyamız vardı, kendi sevinçlerimiz, kendi üzüntülerimiz, kendi zaferlerimiz, kendi kayıplarımız… Büyüklüğümüzü başkalarıyla ölçmezdik o zamanlar, kendimiz gibi…
Bahar yerini yaza bırakmaya başlayınca bizim ev dayanılmaz oluyor. Hele akşam güneşi vurdu mu, salonda oturmak imkansız, insan kilo düşmeye başlıyor vallahi. Mecburen balkona kaçıyoruz, zaten küçücük ev, başka kaçacak yer yok; ya balkon, ya da küveti doldurup içine oturacağız. Balkonda hamak var onda yatıyorum, yere de kediye yer yaptım, başına güneş geçmesin diye su serpiyorum, o da orada yatıyor. Dayanılmaz değil ama yine de boğucu.
Bir gün yine böyle balkona serilmişken kapı çaldı. Ama böyle bir kapı çalmayı daha önce işitmiş değilim. Bir tarafta kibarca zile basılıyor, diğer taraftan sertçe kapı vuruluyor. Aksak ritmle ve sinir bozucu şekilde…