Türkiye, 2016 Avrupa Şampiyonası’nı düzenleme hakkını Fransa’ya kaybetti.
Aslında seçimin sonucu başından belliydi, Türkiye ile Fransa’dan biri kıl payı kazanacaktı. İki tarafın da güçlü ve zayıf yönleri vardı. Türkiye’nin adaylık dosyası Fransa’ya göre biraz daha iyiydi.
Sonucu son gün, son sunumlar ve nihayetinde oylama belirleyecekti.
Sunum işi gerçekten zorluydu. Çünkü yakın geçmişte (hatta uzağında da) TFF’nin başarılı bir iletişim kampanyasını hatırlamıyoruz. Aksine ?lütfen? gibi skandal bir kampanyaya, belki de bu memlekette karşımıza çıkmış çıkacak en sefil çalışmaya imza atmışlardı. Kendi içlerindeki iletişim krizlerini (Ersun Yanal’ın yarattığı gerginlikler, TamSaha’nın Arda röportajının Vatan’a dergi çıkmadan servis edilmesi, kulüplerle ilişkiler vs.) yönetemediklerini de biliyoruz. Oysa Fransa, bu noktada dünyanın en iyilerinden biri. FFF’nin, Fransa Millî Takımı’nın tanıtımı için, hakem alımları için ve fair-play’i özendirmek için yaptığı reklam kampanyaları tek kelimeyle şaheser. Dolayısıyla bu konuda Fransa’nın Türkiye’ye bir avantaj sağlayacağı, daha doğrusu Türkiye’den yana duran durumu dengeleyeceği belli gibiydi.
Ama bu kadar ağır bir fark da beklemiyordum.