Kendi kedisiyle arasına ölüm girdiğinde fark etti ne yapabildiğini ilk kez. El kadarken alıp evine getirdiği, her gece koyun koyuna uyuduğu sevgili kızı dünyaya cam…
Kendi kedisiyle arasına ölüm girdiğinde fark etti ne yapabildiğini ilk kez. El kadarken alıp evine getirdiği, her gece koyun koyuna uyuduğu sevgili kızı dünyaya cam…
Malumunuz şanlı spor kulüplerimizin yöneticileri, daha da şanlı devlet erkanımız ve cevval medyamız kendi yarattığı şiddet kültürünün futbol sahalarındaki yansımalarını ?çözmek? için bir süredir yeni bir yasanın davullarını çalıyor.
Her şeyden önce şunu ortaya koyarak başlamak lazım. Adaletin olmadığı yerde hiçbir şey, en başta da barış olmaz. Hiçbir sorunu da çözemezsiniz. Çünkü adaletin ve demokrasinin olmadığı yerde yasalar, yalnızca onları yapanların çıkarına işler.
Bir süredir Galatasaray’la fena hâlde dalga geçiliyor. 24 yaşına kadar kafayı bulmak kısmen yasak ama 100 yaşındaki kulüple kafa bulmak dibine kadar serbest.
Aslında her şey hafta içi yeni stadyumla ilgili talimatlar yağmasıyla başladı. Aman biletsiz çocukla gelmeyeymişiz. Yahu bilet satmadınız ki, çocuğa bileti nereden bulalım? Henüz kombineli çocuk ya da sponsordan davetiye gelen çocuk modellerimiz üretime geçmedi, elimizde düz çocuk var, onun da bileti hâliyle yok. E gelmesinmiş o zaman, peki, eminim evde şifreli kanaldan izleyemediği açılışı ömür boyu hatırlayacaktır, yani sanırım.
Biter mi, bitmez. Asıl yağlı parça stadyumda. Taraftar, kendi gidip oy verip, seçilmesine şu veya bu şekilde müdahil olduğu başbakanı protesto etmeye kalktı. Önce gasteci Mehmet Ali Abi bastı ?eyvah!?ı, haşmetmeapları nasıl olurdu da protestoya uğrardı? Sonra TOKİ Başkanı aldı mikrofonu aldı mikrofonu eline, ne Galatasaray’ın kira ödeyemezliği kaldı, ne rahmetli Canaydın’ın ezik büzüklüğü. Bürokratik monarşiyle yönetildiğimiz için çemkirmek ekselansları kadar diğer saray esnafının da hakkıydı tabii. Özenle seçilen, ayıklanan ve ona göre stadyuma davet edilen taraftar da eşeklik edip rahmetli başkanına edilen hakaretleri ıslıklamaz mı? Hep beraber ?kalk gidelim? yaptı protokol ve uzantıları.
Bu Perşembe (20 Ocak) 16.30’da Fenerbahçe taraftar grupları tarafından İTÜ Gümüşsuyu Kampüsü’nde düzenlenecek “Yeni Yasa ve Taraftarlar” paneline katılacağım.
Panelin programını aşağıda bulabilirsiniz.
Türkiye futbolunu İngiltereleştirme, diğer bir deyişle sermayeye mal etme projesinin olmazsa olmazı stadyum taşınmalarının ilk hamlesi gerçekleşiyor. Galatasaray, emektar Ali Sami Yen’den Seyrantepe’deki sponsor isimli stadyumuna geçiyor. Bir nevi kentsel dönüşüm bu da. Tribünlerde büyüyenler, ağlayanlar, gülenler, aşık olanlar, kahrolanlar son bir kez, kıçları donma pahasına, doldurdular Galatasaray’ın evini. Mabadları neden üşüdü derseniz, çünkü betonda oturdular. Çünkü stadyum koltukları maçtan bir gün önce yangından mal kaçırır gibi söktürüldü. Hani fotoğrafını görmesem inanmazdım. Galatasaraylı birkaç arkadaş ?abi bizim yönetim bunları kesin satar? dedi, ne yalan söyleyeyim inanmadım. Sağ olsunlar kulüpten aydınlattılar, koltuklar bakımdan geçirilip ?taraftara sunulacak?mış. Bu son ifadenin Türkçe tercümesi ?satılacak? oluyor.
30 Kasım 2010’da Pascal Nouma’yla Eurosport.com Türkiye için yaptığım röportajı buradan izleyebilirsiniz.
30 Aralık 2010’da voleybolcu Kasia Skowronska’yla Eurosport.com Türkiye için yaptığım röportajı buradan izleyebilirsiniz… Kasia Skowronska Eurosport.com Türkiye özel röportajıYükleyen EurosportTurkiye. – Daha fazla spor videosu.
FIFA’nın ipliğini pazara çıkaran üstad gazeteci Andrew Jennings’le Eurosport.com Türkiye için yaptığım röportajı ve ses kaydını aşağıda bulabilirsiniz:
2018 Dünya Kupası oylaması öncesi BBC’de yayınlanan belgeseliyle FIFA hakkındaki tüm yolsuzluk belgelerini döken Jennings, Eurosport.com Türkiye’den Dağhan Irak’ın sorularını yanıtladı. İskoç gazeteci, sıradaki belgeler ve planlarıyla ilgili çarpıcı açıklamalar da yaptı.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ve Dünya Futbol Federasyonları Birliği (FIFA)… Bu iki kurum, Olimpiyat ve Dünya Kupası gibi dünyanın en pahalı spor organizasyonlarından sorumlular. Kale gibi binaları, kendilerine tanınmış ayrıcalıkları ve on binlerce dolar maaş alan yöneticileri var. Ancak bu iki kurumun yöneticileri, 67 yaşındaki tonton bir İskoç’tan ölümüne korkuyorlar. Çünkü o adam, Andrew Jennings, hiç beklemedikleri anda karşılarına çıkıyor, elinde belgelerle sorular soruyor. Sponsorlardan, ihale verilen şirketlerden gelen kimi şaibeli ödemeleri ifşa ediyor. Dünya Kupası ev sahipliği oylamasına birkaç gün kala FIFA hakkındaki yolsuzlukları BBC ekranına taşımaktan çekinmiyor. Spor medyası söz konusu olduğunda araştırmacı gazeteciliğin bayrağını o taşıyor. FIFA binasına girmesi yasaklanan tek gazeteci Andrew Jennings’le Eurosport.com Türkiye adına konuştuk.
Bir süredir gerek kendi internet sitemde, gerekse Taraf’taki köşemde sözüm ona şiddeti çözmek için el birliğiyle yasa çıkartmaya çalışanların dertlerinin aslında şiddeti çözmek olmadığını, yalnızca futbolu istemedikleri unsurlardan temizlenmiş bir rant alanı hâline getirmeye çalıştıklarını yazıyorum. Sporda şiddet denilen şeyin ve çözüm olarak sunulanların son derece ideolojik ve sınıfsal olduğunu ve bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorum. Çünkü İngiltere kırsallarından şehre indiği ve oradan dünyaya yayıldığı günden beri futbol hep onu yöneten egemenlerin çıkarıyla, onu seven ve popüler yapan geniş halk kitlelerinin çakıştığı bir alan oldu. Zaten futbolu benim için aynı zamanda bir akademik araştırma alanı hâline getiren de bu, dünyada sınıf savaşının bu kadar kristalleştiği çok az mevzi bulabilirsiniz.
Türkiye’deki her basketbolsever gibi benim de Efes Pilsen’le hukukum çok eskiye dayanıyor. Benim hatırlayabildiğim en eski kadroları Lütfi’li, Emir’li, Ömer Saybir’li kadro. Bir de tabii o zamanlar Efes kadar sevdiğim tek takım olan Celtics’in efsanesi Larry Bird’e -şeklen- benzettiğim Scott Roth ve ablamların hasta olduğu Hakan Yörükoğlu var. Sene 1986. Basketbol topu elime sığmıyor, maçları topun üstüne oturup seyrediyorum.