Bilen bilir, Voleybol Federasyonu?yla benim aram bir parça limonidir.
?Aman kadınlar demeyin bayanlar deyin? diye sağa sola faks çektiklerinde kendilerinin birkaç yüzyıl geriden geldiklerini düşünmüş, bunu da lafı fazla dolandırmadan yazmıştım. Şampiyonlar Ligi?nden wildcard geliyor diye Avrupa Voleybol Konfederasyonu?nun (CEV) düzenlediği zırva sapan bir kıyamet turnuvanın kimsenin üstlenmek istemediği ev sahipliklerini üstlendiklerinde de epeyce eleştirmiştim. Yine Alessandro Chiappini istifa ettiğinde, yayımladıkları o feci basın bülteni yüzünden de kendilerine bir çift lafım oldu.
Özetle, TVF?yle biz pek çok konuda epeyce farklı düşünüyoruz.
Ama iki konu var ki, bu federasyon yönetiminin hakkını sonuna kadar teslim etmek zorundayım. Birincisi, Üçüncü Lig maçlarını bile televizyondan yayınlatmış olmaları, internetten maçları izletmeleri. Futbol dahil hiçbir sporda bu başarılamadı. Helal olsun.
İkincisi ise 2+1 meselesi. Gelen bütün baskılara karşı direndiler ve doğru olanı yaptılar. Bravo!
Yabancı kontenjanının düşürülmesi bugünün konusu değil. 2008 Pekin Olimpiyatı?ndan beri Dünya Voleybol Federasyonu (FIVB) liglerde yabancı sayısını düşürmeye çalışıyor. Çünkü sermayenin biriktiği bazı ülkelerde yabancı fazlalığı alt yapının böğrüne hançeri saplıyor. Yetişen yerli oyuncular oynayacak kulüp bulamıyorlar. Diğer taraftan alt yapısı olan ama ligi olmayan bazı ülkeler de diğer bütün ligleri domine ediyor, ABD ve Küba gibi… FIVB yıllardır voleybolu tüm dünyaya dengeli yaymaya çalışıyor. Bu tip dengesizlikleri sevmiyor.
Türkiye?de kadınlar -bayanlar değil, kadınlar- voleybolu alt yapısı iyi kötü işliyor. İyi oyuncular yetişiyor, ÖYS yüzünden birçoğu voleybolu bırakmak zorunda kalsa da bizim ligimizin ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak sayıda ve kalitede elit oyuncu var. Eskiden ?orta oyuncu yetişmiyor? derdik, şimdi İpek, Bahar, Duygu, Eda, Ergül, Neşve gibi üst düzey oyuncularımız var. Her pozisyon için bu geçerli.
Dolayısıyla Türkiye, yabancı sınırlamasının aleyhine işleyeceği ülkelerden değil, lehine işleyeceği ülkelerden. Yabancı sayısının kontrolsüz artması, Türkiye?de pek çok yetenekli oyuncunun oynama fırsatını yitirmesi demek. Bunun da milli takıma doğrudan etkisi var. İnanmayan, bu sene dört takımı Avrupa?da dörtlü final gören Azerbaycan?ın milli takımının ne halde olduğuna baksın.
Türkiye?de harika oyuncular yetişiyor ve alt yaş gruplarında Dünya ve Avrupa finalleri görüyorlar. Bunların önünü tıkayacak herhangi bir gelişmeyi savunmak ya kötü niyetlilik, ya çılgınlık!
Diyorlar ki, Avrupa kupaları hayal olur. Yanlış! Beş yabancılı Fener, fazla yabancı yüzünden dengesini bulamazken, üç yabancılı Vakıfbank GSTT Avrupa Şampiyonu oldu. 2+1?le oynasalar yine olurlardı. Güldeniz?le Nikoliç arasındaki fark o kadar da dramatik değil. Kaldı ki Vakıf?ın harika bir alt yapısı var, bu sene de şampiyon oldular Gençler Ligi?nde. Antrenörleri de genç oyuncu seviyor. İhtiyacı doldururlar.
Diyorlar ki, sponsorlar kaçar. Bu da yanlış! Yabancı sayısıyla sponsorun ne alakası var? Düzgün bir alt yapı, kendi kendini çevirebilen başarılı bir kulüp kurun, sponsor verdiği paranın karşılığını alsın, durduğu yerde durur. Tabii sponsorun niyeti ?voleybolda bir üç sene kalayım, parayı basayım, Avrupa Şampiyonu olup reklamımı yapayım, sonra da pılımı pırtımı toplayıp kaçayım? ise öylesi durmasın zaten. Şimdiden uğurlar olsun! Sponsorları mutlu edeceğiz diye spor yönetilmez. Şampiyonlar Ligi finalinde karşı tarafta Ortolani şov yaparken, aynı yaş grubunda bu oyuncudan çok daha fazla yankı getiren Naz?ın yerine koç Belçikalı hemşehrisini oynatacak diye yabancı kontenjanı arttırılmaz.
Türkiye?nin taşıma suyla döndürülecek değirmenlere ihtiyacı yok. Bu kadar yetenekli genç oyuncuların önünü parayı bastırıp getirilecek, bir sene sonra da basıp gidecek yabancılarla kapatmaya da kimsenin hakkı yok. Kimse kusura bakmasın.
Türkiye Voleybol Federasyonu yönetimini onurlu ve dik durduğu için tekrar kutluyorum.
*Buraya kadarki kısım 28 Mayıs 2011 tarihli BirGün Gazetesi’nde yayımlanmıştı. Buradan sonraki kısmı ek olarak yazdım.
Yabancı kontenjanı meselesi, benim de yaşayarak öğrendiğim şekilde, sıradan bir spor yönetimi meselesi olmanın ötesinde bir yerde duruyor. Yabancı rejimi açısından Fenerbahçe Acıbadem’le diğer kulüplerin izlediği yol birbirine tamamen ters olduğundan, Fenerbahçe taraftarı, özellikle de voleybolla yeni yeni ilgilenmeye başlayanlar bunu Fenerbahçe kulübüne karşı yapılmış bir hamle olarak algılıyorlar. Türkiye Voleybol Federasyonu, Fener’in önünü kesmek ve diğer müessese kulüplerine fırsat vermek için bunu yapıyor düşüncesi var. Bu biraz futboldaki alışkanlıklarından da kalma bir algı. Az sonra açıklayacağım gibi yüzde yüz haksız değil, ama sandıkları kadar haklı da değil.
Şunu söyleyerek başlamak istiyorum. 2+1 meselesi ilk kez Dünya Voleybol Federasyonu (FIVB) tarafından gündeme getirildiğinde daha Fenerbahçe Acıbadem projesi ortada bile yoktu. 2007’de Olimpiyat öncesi bu fikir ortaya atıldı, ?ilk seneler üç yabancı olsun, sonra 2+1’e geçilsin? denildi. TVF de şu anda o yolu izliyor. Yani bu uygulamalar ne Fenerbahçe için icat edildi, ne de yeni çıktı. Özellikle voleybolla yeni ilgilenmeye başlayan futbol taraftarı Fenerbahçeli arkadaşlar bu tartışmaların ne kadar uzun süre ve ne kadar yoğun yapıldığını bilmiyor. 2008 Olimpiyatı boyunca sürekli bunu tartıştığımızdan da haberdar değiller. O yüzden bunu komplo olarak algılıyorlar. TVF, basınla ve kulüplerle ilişkiler konusunda çok dinamik bir yapı olmadığından bu durumu açıklayamıyor, başkan da kafasına göre iş yapma konusunda bir şöhrete sahip olduğundan, böyle bir algılama çıkıyor ortaya. Fenerbahçe Kulübü’nde bu tartışmaları bilen, uluslararası gündemi takip edenler de işlerine gelmediği için ağızlarını açmıyor. Olay bundan alevleniyor.
Peki neden dünya voleybolunda yabancı kısıtlamasına yönelik bir eğilim var? Burada atlanmaması gereken önemli bir nokta şu; tüm sporların aksine voleybolda arz edilen elit oyuncu sayısı, talep edilenden çok daha fazla. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri ve Küba profesyonel ligleri olmadığı hâlde kolej ligleri ve devlet eliyle tüm Avrupa’ya yetebilecek kadar kaliteli oyuncu üretiyor. Bu oyuncular da ilk fırsatta kendilerini Avrupa’ya ya da Avrupa dışındaki diğer liglere atıyorlar. Durum böyleyken FIVB yabancı kısıtlaması getirmezse, bir gün yalnızca Amerikalılar’ın oynadığı -atıyorum- bir Hollanda ya da Azerbaycan Ligi’yle uğraşmak zorunda kalabilir. Özellikle alt yapıdan oyuncu yetişen ülkeler için olabilecek en büyük kabustur bu. Türkiye, yıldızlar ve gençler kategorilerinde ilk üçte sayılabilecek bir ülke. İç oyuncu arzı talebi karşılayabilecek düzeyde. Bu noktada her aklı başında federasyon, bu arzın harcanıp gitmemesi için önlem alacaktır.
Diyelim ki yabancı kontenjanı Fenerbahçe’nin istediği gibi serbest kaldı. Geçen iki senede Fenerbahçe Acıbadem’i gördük. Kendi yaş grubunun dünyadaki en yetenekli oyuncusu olan Naz Aydemir, ilk sene kendisinden iki üç gömlek aşağıdaki koçun hemşehrisi Dirickx’in, sonraki sene ise kırkına merdiven dayamış Fofao’nun gerisinde kendisine en fazla tecrübe getirecek maçları kaçırdı. Fenerbahçe’ye gelmeden Grand Prix’de zaman zaman ilk altı başlayan Ergül Avcı, oyuna yalnızca servis atmaya giriyor. Seda sakatlanmasa yine büyük bir yetenek İpek Soroğlu final serisinde yedek kulübesini ısıtacaktı. Zülfiye’yi, İspanya Ligi’nde çok iyi iş yapan Yağmur Koçyiğit’i saymıyorum bile.
Fenerbahçe’yle, daha doğrusu Fenerbahçe Acıbadem projesiyle ilgili şöyle bir sorun var. Bu proje ortaya çıktığından beri voleybol dünyasında yarattığı algılama olması gerektiği gibi değil. Yine voleybolla ilgili olmayan Fenerbahçe taraftarı bilmeyebilir ama voleybolda son on senede farklı farklı ülkelerde hiç yerli oyuncu oynatmayan, parayı yatırıp on kaliteli yabancı alıp, üç sene hevesini alıp, ligdeki rekabeti sıfırlayıp, sonra da kulübü kapatıp giden ya da kendi hâline bırakan sponsorlar çok oldu. Volero Zürich bunun klasik örneği, şimdi Azerbaycan da birkaç kulüp de aynı yoldan gidiyor. Bu kulüplerin sponsorlarının mantığı şu; ?biz kısa vadede futbolda ya da basketbolda şampiyon olup adımızı duyuramayız. Ama voleybol ucuz bir spor, 3-4 milyon avroya dünyanın en iyi kadrosu kuruluyor. Basalım parayı, şampiyon olalım, görünürlüğümüz artsın?. Şu an Acıbadem Grubu’nun da niyetinin bu olduğu konusunda ciddi şüpheler var. Voleybola yapılan yatırımın üçüncü senesinde hâlâ alt yapıya yönelik tek bir projenin olmaması, sponsorun yöneticisinin takım Avrupa üçüncüsü olduğunda oyuncuları protesto edip salondan ayrılması, sponsorluktan çekilmeye yönelik tehditvari göndermeler… Bunlar yukarıdaki algıyı besleyen hareketler. Acıbadem, elindeki bavulları yere koyup, ceketini çıkartmadıkça zaman zaman üstteki örneklerle aynı kefeye konacak. A takımlarda üst üste üç sene şampiyon olan bir kulübün, Gençler Ligi’nde orta sıra takımı bile olamaması normal değil. Bu Fenerbahçe’yi rahatsız etmiyor, bunu değiştirmek için bir şey yapmıyor, tehlikeli olan bu. Şu anki tablo, Fenerbahçe Acıbadem’in olası bir yabancı serbestisinde, hemen hemen tüm Türk oyuncuları gönderip, on yabancı almayacağını garanti edemiyor. Yöneticiler Volero Zürih ya da Rabita Bakü tavrı gösteriyorlar. Ama burası İsviçre ya da Azerbaycan değil. Türkiye voleybol alt yapısı olarak ileri bir ülke. Böyle bir ülkede o zihniyete izin vermek gaflet olur.
Kaldı ki tek sorun bu da değil. Fenerbahçe Acıbadem hiç değilse kaliteli oyuncular getirebilir, diğer kulüplere bu serbestliği verdiğinizde ne olacak? Üç yabancı uygulamasında bile bazı kulüplerdeki yabancılar belli. Vakıf ya da Eczacı’dan yetişme oyunculardan daha ucuz beşinci sınıf Bulgarlar’a dönerlerse ne yapacağız? Bizim oyuncular mentalite olarak yurt dışına gidip kalmaya da çok müsait değiller, giden bir sene sonra dönüyor. O zaman nerede oynayacak bu oyuncular? Zaten birçoğu en çok oynamaları gereken dönemi yabancıların arkasında yedek geçirirken? TVF bu sorumluluğu alabilir mi? Milli takımların dibine böyle bir dinamiti yerleştirebilir mi?
Fenerbahçeli dostların anlaması gereken bir şey var. Türkiye’de voleybol otuz yıldır ileri bir spor. Hem kulüp seviyesinde, hem milli takım seviyesinde onlarca üst düzey başarısı var. Bunu sizin bilmiyor olmanız, bunların var olmadığı anlamına gelmiyor. ?Fenerbahçe yokken voleybol yoktu? diye düşünenler büyük gaflet içinde. Doğrusu şu, ?Fenerbahçe yokken voleybol sizin için yoktu?, o yüzden birçok şeyi pas geçiyorsunuz. Bakın sizin dikkate almadığınız Vakıfbank GSTT’nin bu seneki yedinci Avrupa finali, üçüncü Avrupa kupası. Yani tarih sizinle başlamıyor. Fenerbahçe Acıbadem lige ilgi getirdi, renk getirdi bu kesin ama unutmamak lazım o takımdaki oyuncuların neredeyse tamamı Vakıf’tan ya da Eczacı’dan yetişme. Beşiktaş’tan yetişme oyuncu bile var. Alt yapınızı kurun, Fener’den yetişme oyuncular da oynamaya başlasın, Fenerbahçe’nin voleybol için ne kadar hayati olduğunu o zaman tartışalım. Ama işe karşılıklı saygı duyarak başlamak gerekiyor. Kimi müessese kulüplerinin ve federasyonun içindeki bazılarının sizin için gösterdiği ?aman bunlar da geldi futboldan, kaliteli ortamı bozdu? sızlaması ne kadar haksız ve yanlışsa, ?biz büyük kulübüz, biz yoksak voleybol da yok, kuralları istediğimiz gibi yapın? mantığı da o kadar yanlış. ?Fenerbahçe voleybola kitlesellik getirdi? argümanı doğru, ancak gelen kitle yalnızca Fener kupa kazanacak diye geliyorsa ve kazanmadığı an gidecekse, gelen insanın derdi voleybol değil Fener’in diğerlerini yendiğini görmekse bu kitlesellik anlamlı bir kitlesellik değil. Hele bu kitleselliği her kapıyı açacak bir baskı unsuru olarak görmek çok tehlikeli. Fenerbahçe Acıbadem voleybolu parayı basıp, taraftar baskısını kullanıp bir an önce başarı kazanacağı bir tür ?kazı-kazan? bileti olarak görmemeli, voleybol camiasının bir parçası olmak için çaba göstermeli. Ne yazık ki yapılan açıklamalar ve icraatler bunun tam tersini gösteriyor. Zaten Fenerbahçe gelmeden önce de fazla bir eksiği olmayan voleybol camiası da bunu çok sempatiyle karşılamıyor. Hepsi bu…
zaten voleybol camiasında bir yerimiz var siz merak etmeyin yazı yazmanıza gerekde yok vgstt nin başarılarını türkiyede doguda yaşayan bilmez ama kupaları fb gs bjk kazandıgında türkiyedeki herkesin haberi olur bence sizin anlamadıgınızda bu kusura bakmayın
@podrascanin
Normalde bu kadar kötü yazılmış yorumları yayımlamayı sevmiyorum. Bundan sonraki yorumlar da bu kadar özensiz olursa yayımlamayacağım, herkesin bilgisine…
Fenerbahce taraftarinin icerisinde, benim gibi, Fenerbahce Acibadem donemi oncesinden de voleybolu takip eden pek cok kisi var.
2+1 kuralinin, yalnizca Fenerbahce’nin tepki gostermesi gereken, Fenerbahce’nin isine yarayan bir kural olarak lanse edilmesi de yanlis. Bu olaya Fenerbahce’lilerin asiri tepki gostermesi diye bir durum yok. Zira Fenerbahce’lilerin %2’si bu olaya tepki gosterse, cok buyuk bir itiraz varmis gibi algilanacak kadar buyuk bir camia Fenerbahce.
Ayrica bu sene Vakifbank, 2+1 kurali ile Cev’i kazanmadi. Yurt disinda mucadele eden bir cok kulubun liglerinde, antemanli pek cok yabanci oynayabilirken, Turkiye’de bunu git gide kismak, rekabet gucune bir olcude darbe vuracaktir.
Turkiye’de Voleybol sporunun 30 yildir guclu oldugu da bence bir yanilsamadir. Su anda Turkiye bayan voleybolunda ilk 3 sira bellidir. Eczacibasi, Vakifbank Gunes Sigorta veya Fenerbahce Acibadem. Turkiye’nin voleyboldaki basarisi cok yukseklerde olsaydi, 5-6 takimin basa oynadigi bir ligi olurdu. Turkiye liginde, 17’si ust uste olmak uzere, 27 kez Turkiye sampiyonu olmus bir Eczacıbaşı kububü, rekabetli ve kaliteli bir turkiye liginde mi bu basarıları elde etti? Bu mu Turkiye’nin inanilmaz voleybol basarisi. Feberbahce, kesinlikle bu lige bir renk getirdi, hatta gec bile kaldi. Diger spor kulupleri de umarim voleybola yaptiklari yatirimi arttirirlar.
Bu arada, varolan basa guresen kuluplerin pek cogu, sponsor birlesmelerine gitmek zorunda kaldi. Vakifbank Gunessigorta Turktelekom gibi isimler ortaya cikti (Her ne kadar takim temel olarak Gunessigorta olsa da) Bu da bence voleybol acisindan kuluplerin malesef kendi kendilerine yetemediklerinin gostergelerinden biri.
Ayrica Fenerbahce’nin yendigini gormek icin gelen Fenerbahce seyircisi ile ilgili argumanlara da katilmiyorum. Bir takimin taraftari tabii ki, takiminin yendigini gormek icin maca gelecek. Taraftar budur. Senelerce bir cok spor dalinda cekilen esas sıkıntı, o spora gonul veren insanların az olması degil, taraftarın az olmasıdır. Taraftar kuluplere maddi imkan saglar. Taraftar oyunculara motivasyon saglar. Taraftar, spor’u guiness rekorlar kitabindan ayiran yegane seydir.
Turk voleybol camiasi Fenerbahce geldikten sonra dahi, buyuk eksiklikleri olan bir voleybol camiasidir. Ne zaman ki 5-6 takim basa guresir. Ne zaman ki, tribunler seyircilerle dolar. Ne zaman ki, yetistirdigimiz voleybolcular, sporcu olduklarini hatirlayarak, ulkemizin ismini yurt disinda ki takimlarda da bireysel yetenekleri ile duyururlar, o zaman Turkiye voleybol camiasini eksiksiz olarak niteleyebiliriz.
@Kursad
Son altı yılda Şampiyonlar Ligi’ni kazanan takımlar arasında üçten fazla yabancı oynatan kulüp yok. İki sene önce Foppapedretti Bergamo kazandığında kadrosunda iki yabancı vardı, tekini oynattılar. Zaten son on yılın en başarılı takımı da onlar.
Ayrıca taraftar takım yenildiği an tribünleri terk eden kişiye denmiyor. Büyük takım taraftarı başarısız olduğu an voleybolla, basketbolla ilgiyi kesiyor maalesef. Beşiktaş da 90’larda şu anki Fenerbahçe gibi tribünleri doldururdu. Şu an on kişi izliyor maçlarını. Maça gelen taraftar kulüp sevgisi için gelir, skor için değil. Skor için geliyorsa yanlış olan bir şeyler var demektir. Fenerbahçe taraftarı takım başarısız olduğunda da maça gelirse alkışlarız ama Avrupa Şampiyonlar Ligi üçüncülük maçına bile “takım kaybetti” diye gelmeyen taraftarlar varsa, bunların arasında Mehmet Ali Aydınlar da varsa, taraftar konusunda ben haklıyım demektir.
Ben voleybolda yabancı oyuncu sayısının serbets bırakılsın gibi bir isteği olduğunu düşünmüyorum neden 2+1 ya 3 olsun yada 2 amerika küba oyuncular içinse fiba eurolig bayanlarda olduğu gibi kıta dışı oyuncu sayısı belirlenir 2 gibi mesela öyle bir problem de olmaz ayrıca neden bizim sporcularımız yurtdışına gitmiyor veya gidende geri dönüyor çünkü yabancı sınırlaması olduğu için kapasitelerinin üzerinde para kazanıyorlar ve rahatlarını bozmak istemiyorlar bence oyuncuların hem fiziksel hemde psikooljik olarak yurtdışında oynamak için altyapıda ona göre eğitim verilmeli ve hedef gösterilmeli , ve fenerbahçe bayanlarda altyapısı olmadığından bahsetmişsiniz çünkü bu takım 5 sene öncesine kadar kapanma teklikesiyle karşı karşıyaydı ve 2 ligdeydi bu nedenle sadece voleybol kulubünün alt yapısıyla fenerbahçenin altyapısını karşılaştırmak çok doğru değil
@kenan kulu
Kusura bakmayın ama neden alt yapıları karşılaştıramıyoruz? Fenerbahçe neredeyse ligdeki tüm takımların toplamı kadar transfere para döküyor, neden alt yapı açmıyor? Basketbolda alt yapısı son derece kuvvetli, neden voleybolda böyle? Dediğiniz şeyin pek tutar tarafı yok.
Fenerbahçe’nin alt yapısının olmamasının biricik nedeni Acıbadem Grubu’nun alt yapıyı zerre kadar önemsememesi ve yalnızca kişisel ve şirket reklamını, dolayısıyla A takımı düşünmesidir. Başka neden aramak gülünç olur.
Bence de Mehmet Ali Aydınlar’ın 3ncülük maçına gelmemesi, son derecede yanlış bir tercihtir. Bu olayı savunan olabileceğini de sanmıyorum.
Ancak olayın, bu tavırdan bağımsız olarak, bir de şu yanı var ki, Fenerbahçe’nin Avrupa’da 3ncü olması, Türkiye’de, özellikle ezeli rakip taraftarlarının da etkisi ile, başarı değil, başarısızlık olarak yansıtılmış ve FBA oyuncularının emeklerine gereken değer verilmemiştir. Ancak burada sızlanılacak bir durum yok zira bu büyük kulüp olmanın bir dezavantajı.
Ayrıca, taraftarın desteği, takımın yaptığı o alana yatırımla ve reklamla direk ilgili bir durum. Gene de Şampiyon Fenerbahçe Erkek Voleybol takımının, sezonu daha dolu tribünlere oynaması gerekli.
benim bu yazıya ve alttaki bazı yorumlara yorum olarak yazmak istediklerimi papazın çayırı’nda güzel bir yazı ve resimle dile getirmişler sağolsunlar; onu paylaşayım : http://papazincayiri.blogspot.com/2011/05/mazi-guzeldir.html
@andoni
merak etmeyin, o resim benim arşivimde de var, isterseniz daha eskilerini de çıkarır gösteririm. asr-ı fener’i yazarken 1945’ten itibaren epeyce Fenerbahçe resmi biriktirdim.
bilmeyen sizsiniz. şimdi bu yazıyı sanki benim yazımın antitezi gibi koyuyorsunuz ya, bir voleybol maçında tribüne gösterin bakalım, kaç kişi o takımdan bir kişiyi tanıyacak? bıraktım, kaç kişi faruk ılgaz’ı tanıyacak? ben tanıyorum, üç saatlik röportajım var kendisiyle, bakalım sizin taraftar ne kadar hakim tarihinize?
meseleyi buraya getirecekseniz, şuraya voleybol tarihinin en önemli isimlerinden bir fenerbahçeli koyarım, tanıyamazsanız çok ağır kalbinizi kırarım.
Ama o beş yabancılı Fenerbahçe Acıbadem neden 4’lü finalde başarısız oldu ? Ligde 5 yabancısını oynatamadığından. Eğer o 5 yabancı sürekli oynasaydı Vakıfbank GSTT o kupayı Fenerbahçe Acıbadem’in elinden alamazdı. Ki 5 yabancısı sahadayken FBA tüm maçlarını 3-0 kazandı. (Moskova’ya 3-0 yenildiğimiz maçta 4 yabancı vardı sahada, ki rövanşta da setler 25-15,25-14,25-15 FBA lehine bitti)
Ayrıca şunu belirteyim, iyi oyuncunun yerlisi yabancısı olmaz. İyi oyuncu ne olursa olsun kendini belli eder. Naz örneğine bakalım. Naz bu sezonun sonlarına doğru istenilen seviyeye çıktı. Özellikle geçen sene ve bu sene başı çok kötü maçlar çıkarıyordu. Hatta çoğu maçta molalarda Ze Roberto takımı unutup Naz’ı fırçalıyordu. Naz geleceği olan bir sporcu. Ama Acıbadem bu kadar yatırım yapmışken hemen netice ister. Bu durumda oyuncuyu yetiştirmek mi ister, yoksa hazır yetişmişini takıma monte etmek mi ? Diyelim yabancı oyuncu sınırı serbets ve Fenerbahçe de çok iyi bir pasör getirdi. Naz’ı da kiralayacak. Hangi ortalama bir takım Naz’ı kiralamak yerine gider 4. sınıf bir Bulgar’a para yatırır ?
@aysberg
maalesef o kiralama işi dediğiniz gibi olmuyor. büyük takımlar yetenekli oyuncularının diğer takımları yükselteceğinden korkup kiralamıyorlar. onlarca örneğini gördük. fenerbahçe 150 yabancısı da olsa naz’ı kiralamaz.
@aysberg “fenerbahçe 5 yabancısını da oynatsaydı ş.ligini kazanırdı” da tamamen şayia. son yedi-sekiz yılda üç yabancıyla kazanan bile çok az. aksine bir ya da iki yabancı oynatan takımlar daha başarılı. dediğiniz doğru olsaydı son on senede scavolini’nin beş-altı şampiyonluğu olurdu, volero’nun da en az bir tane. oysa hiç yok. tek yabancılı bergamo’nun dört tane var.
beş yabancı birbiriyle uyum sağlaması hemen hemen mümkün olmayan bir şey. hepsi sene sonunda gidecek oyuncularla takım kurulmaz. fenerbahçe beş yabancıyı sürekli oynatsaydı da başarısız olmaya mahkumdu, zaten sene başından beri dünya voleybol kamuoyu bu yapılanı görgüsüzlük ya da çılgınlık olarak yorumluyordu.
fenerbahçe parayı bastırıp takım kurabileceğini sandı ve yanıldı. bunu kabul etmeden hiç tartışmaya bile gerek yok.
Ayrıca bu olay yerli oyuncuların fiyatlarını gereksiz olarak yükseltiyor. Bu her spor branşında böyle. Altyapıyı oturtmadan, alttan oluk oluk genç oyuncu çıkıyormuşcasına yabancı oyuncuya kısıtlama getiriyoruz. Biz de şöyle bir algı var, yabancı oyuncu sınırlı olursa, yerli oyuncu yetişir. Sırf böyle olsa Türk futbolundan her yıl kürek kürek Messi çıkması lazım. Eğer altyapıya gerekli önem verilse zaten kimse dönüp yabancıya bakmaz.
“fenerbahçe beş yabancıyı sürekli oynatsaydı da başarısız olmaya mahkumdu, zaten sene başından beri dünya voleybol kamuoyu bu yapılanı görgüsüzlük ya da çılgınlık olarak yorumluyordu. Fenerbahce para bastirip takim kurabilecegini sandi ve yanildi”
Bu argumanin ispatinin ne oldugunu anlayamadim. Ne acidan yanildi, ne acidan basarisiz Fenerbahce. Yari finalde, cok cekismeli gecen bir macin ardindan final setinde maglup oldu. Kazanabilirdi de, bunu sanirim hepimiz goruyoruz (Vakifbank ile yapilan diger maclari hesaba katmaya dahi gerek oldugunu sanmiyorum)
Ardindan Vakifbank finalde 3-0 ile sampiyonluga ulasti. Bu da Fenerbahce ile oynanilan yari finalin bir nevi, erken final havasinda gectigine isaret ediyor.
Burada sunu anlamadim. Kulupler bazinda Dunya sampiyonu olmus, Avrupda 3ncu olmus(bir onceki sene de 2nci) , kendi liginde Avrupa galibini yenerek sampiyonluga ulasmis bir takim, nasil “Parayi bastirip takim kurabilecegini sanmak” ile itham ediliyor. Basari, sene boyunca dunyadaki hic bir takima yenilmemek midir?
Butun bunlarin isiginda, Fenerbahce’nin nasil bir “basarisizliga mahkum” goruntu cizdigini de gercekten merak ettim. Ancak hic bir gozle gorulur basari elde edilemese, kurulabilecek bir cumle bu.
Aslinda sizin gercekte bahsetmek istediginiz olay, altyapiya ve Turk oyunculara onem verilerek, uzun soluklu, degismez degerleri olan takimlar ortaya koymak. Buna yonelik elestirileri anlayabiliyorum ki, bunu tabii ki Fenerbahce’liler de ister. Ancak, elde edilmis basarilari yok saymanin, rasyonellikten biraz uzaklasmak oldugunu dusunuyorum.