Adnan Polat?ın gönderilişi biraz Hüsnü Mübarek?in gönderilişine benziyor. Ne konuşuyorduk Mısır?da Mübarek yolculanırken? Gitti ama onu gönderen kimdi? Gerçekten rahatsız halk kitlelerinin yaptığı bir devrimden mi bahsediyorduk, yoksa Mısır?da iktidar kollayan gruplar demokrasi soslu bir darbe mi yapmıştı? Mesela ordu Mübarek?in arkasında dursa gerçekten gitmek zorunda kalır mıydı?
Benzer sorular Polat?ın gönderilişi için de sorulacak, soruluyor. Bu gerçekten rahatsız Galatasaray taraftarının kurula yansıyan bir tepkisi midir, yoksa ?liselilerin Galatasarayı?nın darbesi midir? Ya da şöyle diyelim, Adnan Polat liseli olsa veya en azından liseliler arkasında dursa gider miydi?
Mübarek için de, Polat için de sorulan soruların cevabı aynı; ?Hayır, büyük ihtimalle gitmezdi.?
Ama mesele bu değil. Zaten Mübarek?le Polat?ın tek ortak noktası da bu değil.
İkisi de kendilerini taca çıkaran, hatta auta atan süreç içerisinde o kadar çok alarm sinyalini görmezden geldi ki, sonunda gitmek zorunda kaldılar.
Mübarek?inkileri ulu Manitu?ya havale edelim, Polat?ınkilere bakalım.
Evet, Polat liseli değildi, lisenin başkanı da değildi.
Ama Polat halkın, taraftarın başkanı da değildi ki! Bu yönde bir çabası olmadığı gibi, kendisini zora sokan, sevimsiz yapan icraatlarının pek çoğu taraftara karşıydı.
Şöyle bir dönüp bakalım. Polat, son dönemde Galatasaray taraftarını mutlu edebilecek ne yaptı?
Biri aynı zamanda Galatasaray efsanesi olan, FIFA 100 listesine, yani efsaneler listesine girmiş iki teknik direktörü aynı sezonda gördü taraftar, tabii ikisinin gidişini de…
Rijkaard?ı ya da Hagi?yi taraftarla kucaklaşırken bir kere olsun gördük mü? Ya da samimi bir röportaj verdiklerini? Haydi onları bıraktım Tugay?ı, Kewell?ı, Arda?yı gördük mü? Fenerbahçe, Alex?i Lefter?le buluştururken, sakil değil gerçek bir ?büyük kaptan? imajı bina ederken, Galatasaray ne yaptı?
Fenerbahçe?yi de bırakalım. Beşiktaş, şu an Galatasaray?dan çok daha matah durumda değil. Hattâ en azından Galatasaray ucuz, Beşiktaş aynı faciayı milyonlarca dolar ödeyerek yaşıyor, parasıyla rezil oluyor. Galatasaray?ın krizini konuşurken, Beşiktaş?ta ne konuşuyoruz? Guti?nin gözlüklerini, Demirören?in Mourinho?yla çektirdiği bayi toplantısından fırlamış fotoğrafı… En azından kriz konuşmuyoruz. Eh, bu da bir şeydir.
Galatasaray, sportif anlamda burun deliklerine kadar çamura battığı bir dönemde halkla, taraftarla, basınla ilişkiler anlamında ne yaptı durumu yenilir yutulur kılmak için?
Futbolcularını kendine sakladı. Kulüp kanalından, dergisinden başka yere yâr etmedi. Bilgi kanallarını kapadı. Hatta bu da yetmezmiş gibi kulüp televizyonunu dijital platforma tıkıştırdı, bir de üstüne şifreledi.
Allah aşkına kaç abonesi var GS TV?nin? Değdi mi?
Her bilgi kaynağını şifreleyip sakladınız. Ortalık ?iddia edildi, öğrenildi, ifade edildi? haberciliği yapan şarlatanlara kaldı. Bilgi akışını kontrol etmeyi beceremediğiniz gibi, bir de onu karaborsaya ittiniz.
Basınla ilişkiler böyle. Peki taraftarla ilişkiler nasıl? Daha beter. Taraftarı, iş tanımı gereği tek derdi para kazanmak olan pazarlamacıların insafına terk ettiniz. Şirket profesyonelleri, tek güvenceniz olabilecek taraftarı bağırta bağırta tavuk gibi yolarken gıkınız bile çıkmadı. O taraftarı koltuktan yağ çıkarmak için Ali Sami Yen?deki son maçta betona oturttular, fahiş fiyatlarla ürün sattılar, takım küme düşme hattına ilerlerken. En son derbi mağlubiyeti sonrası ?kötü günde bilmem ne? diye tişört bastırıp, bir de oradan sömürmeye kalktılar.
O taraftar gidişinizi tef çalarak kutluyor şimdi.
Yetti mi, yetmedi. Stadyum sürecinde bardağı iyice taşırdınız. Devlet erkânıyla aranızı iyi tutacaksınız diye taraftarınızı provokatör ilân ettiniz. Kendi stadınızda merhum başkanınıza, kulübünüze hakaret ettirdiniz.
Galatasaray her şey oldu ama ne İttihat Terakki döneminde, ne tek parti döneminde siyasi iktidara biat etti. Fenerbahçe?nin tüm yönetimi İttihatçılar?dan oluşurken, Galatasaray dik durmuştu. 80 sene sonra siz dik duramadınız. Kulübü iki tane bürokratın ağzına sakız ettiniz.
Ve en kötüsü ne biliyor musunuz?
?Git? dendiğinde gitmediniz. Genel kurul da dahil olmak üzere, son ana kadar size onurlu bir istifa için şans verildi. Dinlemediniz. Mübarek nasıl herkes Tahrir Meydanı?nda istifasını beklerken saçmalayıp, ertesi gün insan içine çıkamaz hâlde kaçtıysa, siz de Galatasaray?ın tarihine ibra edilmeyen başkan olarak geçtiniz. Maalesef ne yapsanız bunu silemeyeceksiniz.
Şimdi lütfen neyi yanlış yaptığınızı düşünün.
?Mahkemeye gidecek? diyorlar, ne olur gitmeyin.
Mübarek oldunuz, bari Kaddafi olmayın.
*29 Mart 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
İlk Yorumu Siz Yapın