İki tur arasında ne oldu bilmiyoruz, ama belli ki bir şeyler oldu. Haydi, sığınmacıları göndermek ve terörle mücadele vurgularının seküler aşırı sağ seçmeni tavlamak için olduğunu varsayalım. E peki Beşli Çete’ye ne oldu? Çalınan milyar dolarların geri alınmasına ne oldu? Ümit Özdağ’ın oyuna girişiyle Beşli Çete bahsinin kapanmasında eş zamanlılıkta, derin devlet-sermaye konsensusundan şüphelenmek çok mu uçuk?
Yazar: daghan
Erdoğan’ın simyası: Öfkeyi nefrete çevirmek…
Kendi yanlış politikaları nedeniyle yaşam kalitesi yerle yeksan olan halkın öfkesini, bir nefret objesi yaratarak (ya da yaratılmasına imkan vererek) kendinden uzaklaştırıyor, hatta bunu muhaliflerinin elini kolunu bağlayarak, hatta hatta kendi yanına dizerek yapıyor. Yıllardır Erdoğan’ın yarattığı sahte şeytanları kovalıyor bu ülke, halkıyla, muhalefetiyle…
Kılıçdaroğlu’nun ağır yenilgisi…
Pek çoğunuz gibi ben de seçim sonrası depresyonunu yaşıyorum. Kolay değil, ilk defa içinde yaşadığımız kabustan gerçekten çıkabileceğimize bu kadar inanmıştık. O hayal gitti, yerine Hizbullah militanlarıyla, 5G komplocularıyla, her çeşidinden ülkücüyle bir Meclis ve iyice kök salan garabet bir parti-devlet rejimi kaldı. Yalnız size bir şey söyleyeyim, ben bu yenilgi hissini 28 Mayıs akşamı…
Diken’den neden ayrıldım?
Levent Gültekin, Alevilere yönelik ayrımcılığa köpek ıslığı çalıyor. Katliamlara uğramış, diri diri yakılmış bir toplumu, çoğunluğun önyargıları üzerinden, sinsi bir şekilde hedef gösteriyor. Bu çok tehlikeli. Diken’in Gültekin’e ve onun Alevilere olan nefretine platform vermesi çok yanlış. Bunun vebali olur. Ben o vebali taşıyamayacağım için ayrıldım Diken’den.
Hep kaybediyorsan belki de yanlış oyunu oynuyorsundur
Evet efendim, gelelim fasulyenin faydalarına… Son iki yıldır Türkiye’nin her meselesinin ötelendiği sandık, geldi ve gitti. İçimizi delip geçerek… Türkiye, köprüden önceki son çıkışı pas geçip direksiyonu şarampole doğru kırdı. Hem de gaz pedalına taş dayayarak… Sonumuz hayır olsun. Bugün seçim değerlendirmesi yapmayacağım, tekrarlanmaması gereken bazı hataları tespit etmek dışında. Cevapları çıkmış sınavın sorularını çözmek…
İyi bir haber kanalımız olsaydı acaba Pazar gecesi ne olurdu?
Türkiye bir televizyon ülkesi. Yıllardır öyle. Televizyon, ülkede yaygınlaştığından beri, ama özellikle Özal döneminden beri, diğer bütün medyaların yerini kapladı. Tiyatro, sinema, radyo, gazete hepsi televizyonun içinde boğuldu. Eğer sosyal medyanın ve internetin televizyonun yerini aldığını düşünüyorsanız, muhtemelen kendi yakın çevrenizden ötesine çok dikkatle bakmıyorsunuz. Hatta kendi yakın çevrenize de baktığınız söylenemez, zira sosyal medyada…
Ucu yanık gurbet mektubu, içinde oy pusulası…
Türkiye’de insanlar sabırsızlıkla seçim gününün gelmesini bekliyor, oysa yüz binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için o gün geldi geçti bile. Yurt dışındaki seçmenlerden bahsediyorum. Aralarında benim de olduğum 1 milyon 500 bine yakın ‘gurbetçi’ oyumuzu kullandık, karışık duygularla Türkiye’den gelecek haberleri bekliyoruz. Bugün biraz bu konudan bahsetmek istiyorum. Hem 10 yıla yakındır Türkiye dışında yaşayan biri…
Demokrasi sınavına hoş geldiniz!..
Bugün kısa ama açık konuşmamız lazım sevgili okuyucu! Son demlerini yaşayan parti-devlet rejimi, klasiklerinden birine imza attı ve Diyarbakır’da politikacıları, gazetecileri, avukatları, sanatçıları gözaltına almaya başladı. Onlarca insan şu an gizlilik kararı ve avukat görüş yasağı bulunan bir dosyadan gözaltında… Mafyalaşmış parti-devlet rejimi, böyle bir operasyondan ne umuyor? Anlatayım. İki nedeni var; biri daha açık,…
TİP ne yapıyor?
Yanlış anlaşılmasın, yukarıdaki başlık ‘TİP ne yaptığını sanıyor?’ anlamında değil. Ne bu yazıda ne de başka bir yerde Türkiye İşçi Partisi’ne üstenci bir dille akıl öğretmeye niyetim var. Buna ne yoldaşlık hukuku ne de pek çok TİP üyesiyle kişisel hukukum el verir. Ben yine gördüğümü yazacağım, anlamak isteyen istediği gibi anlayacak muhtemelen ama niyetim kötü değil,…
Bu cehennemden HDP’siz çıkış yok!
Hemen hemen iki yıl önce, 24 Nisan haftasında, Diken’e yazdığım ilk yazının başlığı ‘Talât Paşa deneyimi‘ydi. O yazıda, Ümit Özdağ’ın HDP milletvekili Garo Paylan’ı neden ‘Talât Paşa deneyimi yaşatmak‘ ile rahatça tehdit edebildiğini ve bunun yanına nasıl kâr kaldığını anlatmıştım. O yazıdan sonra epeyce küfür mesajı aldıydım. Vay efendim nasıl ‘soykırım‘ dermişim? Yahu ben demesem ne olacak,…