Avrupa Voleybol Konfederasyonu (CEV), bugün Türkiye’de büyük gürültü koparması beklenen kararını açıkladı ve Kadınlar Şampiyonlar Ligi’ne Türkiye’den üçüncü takım olarak geçen sezonun Avrupa Şampiyonu Fenerbahçe yerine Galatasaray’ı ?wildcard?la (organizasyon davetiyle) aldı.
Yazar: daghan
Sağolun ?dışımızdaki İrlandalılar!?
Futbolun ülkemizde kapitalizmin güç ilişkilerinden kaynaklı nasıl bir pisliğe battığı malum. Bu pisliğin temizlenmesi hesapta herkesin temennisi, ama bu yolda olmayacak dualara amin demenin ne getirdiği meçhul.
Haklısınız, kazanacaksınız… Peki ama kiminle, kime karşı?
Fenerbahçe-Galatasaray maçında yaşanan polis şiddetiyle ilgili futbolla alakalı-alakasız, Fenerbahçe taraftarı olan-olmayan herhangi bir insanın ölçü baremi son derece basit olmak durumunda aslında; üç-beş yaşında çocuklar o stadyumdan gözleri biber gazından şişmiş ağlayarak çıkıyorlarsa, bir şeyler çok çok yanlıştır. Bu, bu kadar basit. Bu, ?ama?sı, ?fakat?ı, ?lâkin?i olmayan bir şey. Bu sınırda fren yapamayıp hâlâ başka…
Anneler Günü…
Bugün anneler günü… Yazılarımın merkezine kendimi koymayı sevmem, koyanlardan da feci rahatsız olurum ama bugünlük biraz anlayış rica edeceğim. Zira mesele benimle de ilgili değil annemle ilgili.
1 Mayıs… 2012 ve 1977…
2012 1 Mayıs’ı öncesinde iki ilginç olay yaşadık. İki mesele birbirinden oldukça farklı, o yüzden ayrı ayrı incelemek gerek.
Doğum günü 24 Nisan…
Bazen insanın içini fena hâlde şişiren bir ülkede yaşıyoruz. Bir haftaya sığabilen sıkıntı bazen ruhumuza sığamayıp taşabiliyor. Geride bıraktığımız haftadaki gibi.
Özlemin sarı siyahı
Bilen bilir, ben AEK taraftarıyım. Sıkı AEK taraftarıyım hem de. Bazen soruyorlar ?neden AEK?? diye. Cevabı basit aslında. Bir gün gurbet elde kendini İstanbul’u özlediğin için ağlarken bulursan sen AEK’lisindir zaten. Sen AEK’i seçmezsin, AEK seni seçer. Çünkü AEK bir özlem meselesidir. Arkada bırakılıp gidilen yuvanın yasıdır. AEK, geri dönemeyeceğini bilmek ve hayatta kalmaya çalışmaktır.
“Dört Bir Taraf” muhalefeti gerçekten muhalefet mi?
?Abur cubur düşünürleri? televizyondaki tartışma hızlarını ?buyur edilmiş fikirler?e borçlular.
12 Eylül yaşıyor ve bizimle dalga geçiyor!
12 Eylül bugün bize yutturulmak istenenin aksine bir askeri vesayet projesi değildi. Aksine sivil ve kendiliğinden (halkın rıza gösterdiği) bir tahakkümü hedefliyordu. Türkiye’de halkların politizasyonuna ve halk hareketlerinin kitleselleşmesine engel olamayan bir 12 Mart’tan ve Yunanistan’da kitleler tarafından yaka paça indirilen bir askeri rejimden sonra bu coğrafyada salt bir asker sultasına kalkışmak aptallık olurdu.
Üst-Orta Sınıf Entelijansiya Kimin Özgürlüğünü Arıyor?
Hafta, Özgür Gündem’e 30 gün kapama cezası verilip sonra ölümü gösterip sıtmaya razı eder gibi bir haftalık yasaktan sonra ?affedildiği? hafta. Hafta, KESK’li emekçilerin Ankara’da polisten meydan dayağı yediği hafta, sırf gündemdeki yasalar hakkında düşündüklerini ifade etmek istedikleri için. Böyle bir haftada Türkiye akademiyasından, entelijansiyasından bu ülkede ifade özgürlüğü ile çalışmalar yapmasını beklemek son derece…