Antik çağlardan beri halk arasında oynanan oyunların endüstri devrimi sonrasında modern spor dallarına dönüşmesi, başlangıcından itibaren politik ve ideolojik bir çerçevenin içinde gelişti. Özellikle pek çok spor dalının beşiği olan Britanya’da, iç savaşlar sonrası feodaliteden kurtularak özgür köleliğini ilân eden köylülerin endüstri şehirlerine göç ederek ilk işçi sınıfını oluşturmaları folklorik zaman geçirme meşgalesi olan oyunların…
Yazar: daghan
Aziz Yıldırım’ın savunması ve bir mikro-ulusun kurgulanmış tarihi
Ulusçu tarih anlayışıyla yetiştirilmiş bir insan topluluğunun takıntı derecesindeki her zaman haklı olma ihtiyacı ve bunun için geliştirdiği savunma mekanizmaları (inkâr ve karşı saldırı) birer ?mikro-ulus? olarak tanımlayabileceğimiz futbol kulüplerinin taraftlarlarına ister istemez doğrudan etki eder. Şu söylenebilir; futbol taraftarlarının olaylar karşısındaki tavrı, içselleştirilmiş inkâr ve fanatizm duyguları temelini altı yaşından itibaren gerçekleşen kesintisiz beyin…
Aziz Yıldırım beraat etmeli!
Aziz Yıldırım şu anda devam eden ?şike davası?ndan beraat etmeli, diğer tüm sanıklarla beraber. Çünkü ilk tutuklandığı günden itibaren kişisel ve adil yargılanmaya dair hakları ihlal edildi. Şahsi bilgileri gazetelere sızdırıldı, itibarını kötüleyecek yayınlar yapılmasına izin verildi, tutukluluk bir yıldırma ve cezalandırma yöntemi olarak kullanıldı, üstelik sağlık durumununun kötüleşmesine rağmen. Türkiye, 1959-2010 yılları arasında Avrupa…
Medyada meşhur muhalefetinin nafileliği üzerine
Türkiye’nin özgürlükler bakımından son derece zor bir dönemden geçtiği, yalnızca hapisteki gazeteci rakamlarıyla bile çok rahat kanıtlanabilecek bir gerçek. Zaten siyasi iktidar ve yandaşları da bunun paniği içinde, tutuklu ya da mahkum gazetecilerin aslen gazeteci olmadıklarını kanıtlamanın telaşı içindeler. İfade özgürlüğüne bu kadar şiddetli baskının olduğu bir dönemde bir mücadele gerekliliği olduğu da muhakkak. Ancak…
Mehmet Ali Bey, Semanur’a hesap verebilir mi?
Bundan üç yıl kadar önce ilköğretim okulları seviyesindeki ulusal futbol turnuvasının organizasyonunda çalışırken tanışmıştım Semanur’la. Semanur, 10 yaşındaydı, şimdi 13 olmuştur. Şırnaklıydı, babasına ne olduğunu söylemedi (zaten ağzından lafı ancak kerpetenle alabiliyordum), yalnızca babasının ailesiyle görüşmediklerini ve bir göz evde annesi ve altı kardeşiyle yaşadığını biliyorum. Bir de yüzünü güldüren belki tek şeyi, futbolu yani……
Futbol sadece futbolken de politiktir
Futbol, bir popüler kültür öğesi olarak, üzerine yapılmış her türlü entelektüel çabanın, her düşünce kırıntısının sloganlaşmasına ve içinin boşaltılmasına çok açık bir alan. Bu durum hâliyle, futbola dair birikimli bir entelektüel külliyatın oluşmasını engelliyor. Sosyal bilimlerin ilgi alanında kendine yeni yeni yer bulan futbol çalışmalarının bir kanonunun oluşması için hem ortada yeterli miktarda ürün yok,…
Kakaodan yapılmış ülkeyi ayakta tutan takım
2012 Afrika Uluslar Kupası başladı. Bu turnuvayı katılan ülkelerin ve kıtanın ruh hâlini, içinde oldukları durumu, hikayesini, tarihini bilmeden anlamak çok zor. Afrika hâlâ emperyal güçlerin ve onların uzantılarının oyun alanı ve biz bu kıtayı anlamak için o hesapları da göz önünde bulundurmak zorundayız.
Lefter’in hayatı neden yazılamaz?
Türkiye’nin gördüğü en büyük futbolculardan Lefter’le Rauf Denktaş’ın aynı gün vefat etmesi kaderin sevimsiz bir cilvesi. Aslında tarihle yüzleşme konusunda başarılı bir ülke olabilseydik, bu çok verimli bir tartışmayı beraberinde getirebilirdi. Onun yerine ironik manzaralar sunan bir kafa karışıklığını getirdi. İzninizle ben bu noktada Türkiye’nin bu kafa karışıklığını ve ondan doğan çarpık politik doğruculuğu bir…
Bir yılbaşı muhasebesi…
Yılbaşı gecelerinin en az tombala ya da alkollü araç kullanımı kadar klasiği geride kalan yılın yarım yamalak muhasebesi ve yeni yıl için alınan kararlar. Kararlar kısmına pek girmiyorum, sonuçta yılbaşı da bir gün ve hayatınızdaki koşulları ne kadar değiştirebiliyorsa o kadar değiştirebiliyor. Olanlar, öyle olmaları gerektiği için, başka türlü olamayacakları için öyle olmaya devam ediyor,…
Ece Hanım’ın “herkes”i
“Sınıfsız Domates” denen o garabet yazısını eleştirdiğimden beri Ece Temelkuran hakkında yorum yapmamak için ciddi bir özen gösteriyorum. Zira Temelkuran’la ortak arkadaşlarımız, dostlarımız var ve onlar arkadaşlarını korumak istediklerinde ne yazık ki işler kişiselleşiyor, kalpler kırılıyor. Ama şunu da söyleyeyim, o “Sınıfsız Domates” yazısına yapılan onca savunma içinde, başta Temelkuran’ınki olmak üzere, yazının içeriğindeki avuç…