Hagi gitti… Hayır, gitmedi… Hagi mâli genel kuruldan sonra gidecek… Sezon sonuna kadar gitmeyecek… Hagi gitmeyecek, kalbimizde duracak… Hagi gidecek, geri gelecek… (Hatta inadına, Ahmet…
Hagi gitti… Hayır, gitmedi… Hagi mâli genel kuruldan sonra gidecek… Sezon sonuna kadar gitmeyecek… Hagi gitmeyecek, kalbimizde duracak… Hagi gidecek, geri gelecek… (Hatta inadına, Ahmet…
VakıfGüneş ne sezonun başında, ne de bu dörtlü final öncesinde kupanın favorileri arasında gösteriliyordu. Gerek Türkiye?de, gerekse Avrupa?da gözler dünyanın en pahalı voleybol takımını kuran…
Galatasaray-Fenerbahçe derbi günü bana bayramların ilk gününü çağrıştırıyor. Fenerbahçeli ya da Galatasaraylı değilim, bana ne, değil mi? Değil işte, o tutkunun parçası olmadan olur mu? Hem GS-FB derbisi bayramlardan da güzel, kimse ?1996 Şeker Bayramı ne şahaneydi? demez ama Rapajiç?in ya da Ribery?nin attığı golü herkes hatırlar. Bayramların aksine, derbilerin kolektif hafızası vardır. O hafızanın parçası olmak her zaman eğlencelidir.
Ben bugün size iki kadın kahramanımdan bahsetmek istiyorum. Bunlardan birincisi hayatı ve sporu anlamlandırma biçimimi belirledi. Diğeri ise hayat mücadelesini sporla birleştirdi ve sporda kahramanlığın aklımıza ilk gelenden çok farklı olduğunu kanıtladı.
1980’ler… Darbe sonrası, Fatih ışık hızıyla muhafazakarlaşıyor. Farklı görüşlerden, hayat tarzlarından aileler hâlâ var ama yaşam onlar için zorlaşıyor. Benim yalnızca kadınlardan oluşan sosyal demokrat ailemin durumu da farklı değil. Bugün ?mahalle baskısı? denen şeyin dört başı mamurunu biz o günlerde yaşıyoruz. Yolda yürürken aile bireylerime ?saçının teli kadar cehennemde yanacaksın? diye bağırılması vakay-ı adiyeden. Annem evin dışında çalışıyor diye ?hayat kadını? söylentisi çıkaran ilkokul arkadaşlarım ve aileleri var, öyle düşünün. Ailemin altmış seneden fazla oturduğu Fatih’ten ben ilkokulu bitirir bitirmez gidiyoruz. İşin ilginci benzer bir tahammülsüzlüğe yıllar sonra Moda’da otururken bu kez dindar insanlara karşı yapılırken şahit oluyorum. Taraflar yer değiştirmiş ama mesaj aynı: ?Sen farklısın ve biz sana yaşama hakkı vermeyeceğiz?.
?Taraftarların gerçekleri sadece kulüp kanalından öğrenmesi güzel.?
Büyük kulüplerimizden birinin profesyonel yöneticilerinden biri buyurmuş.
Taraftarların gerçekleri öğrenmesi güzel, taraftarların kulüp kanalından gerçekleri öğrenmesi de güzel. Buraya kadar sorun yok. Peki neden taraftarın gerçekleri ?sadece? kulüp kanalından öğrenmesi bu kadar arzulanıyor? Önemli olan taraftarın kulüp hakkında doğru düzgün bilgi sahibi olması değil mi, diğer medya organları da yalan yazmasa, taraftar gerçekleri oradan da öğrenebilse güzel olmaz mı?
Hayır olmaz.
Türkiye?de gazetecinin görevi dilini ısırmaktır. Bu memlekette kimseye eyvallahı olmayana değil, herkese eyvallahı olana gazeteci denir. Kulübün yöneticisine, patronun kankasına, fanatik taraftara ve daha kimlere kimlere hoş gözükmezsen aç kalırsın. Bu ülkenin gazetecisinin elini kolunu ekmek derdi bağlar. Gazetecilerin değil patronların, şirketlerin, kodamanların, siyasilerin at koşturduğu medyada her biri en az üç tensikat görmüş insanlardan artık editoryal özgürlük filan bekleyemezsin.
Muammer Kaddafi, 1969?da ülkedeki Amerikan ve İngiliz çıkarlarının koruyucusu Kral Birinci İdris?i tam da Türkiye?de tedavi görürken kansız bir darbeyle devirip ülkenin başına geçtiğinde daha…
Ben doğuştan arızalı gelmiş bir kalbin arızalarını giderme ve yeni bir hayata başlama umuduyla bu üçe bölünmüş hastane odasında yatarken, Beşiktaş yeni bir hayat sandığı bir maceranın çöküşüyle yüzleşiyordu. Yoğun bakımdan hemen hemen yeni çıkmış biri izlemediği bir maçı yorumlayabilir mi, denemeden bilemeyiz. Benim yapmaya çalıştığım şu anda bu, bakarsınız işe yarar.
Öğlenin ilk saatlerinde Gökmen Özdemir’in Twitter hesabından aldım haberi. Diana Taurasi’nin doping cezasının kalkacağını söylüyordu. Bizim Eurosport’taki ekibi alarma geçirdim ve kendim bilgi aramaya başladım. Zaten kısa süre içinde Fenerbahçe’den açıklama geldi. Olayın baştan beri en önemli aktörlerinden biri olan Türkiye Basketbol Federasyonu ne demiş diye internet sitelerine girdim.
Benimkine Beşiktaş?ı uzaktan sevmek denebilir pekâlâ, ama uzaklığı mekân değil zaman olarak algılamak kaydıyla. Çok uzak zamanlarda kalan bir Beşiktaş?ım var benim, onu hâlâ pek…