Bir dönemin, kahramanlarıyla ilişkisi çoğu zaman sorunludur. Çünkü kahramanları yaratan dönemin ruhuyken, o yaratılan kahramanlar da dönemi şekillendirirler. Yani çoğu zaman kahramanlar, yaşanan dönemin etkisini yeniden üretir, daha da kuvvetlendirir ve meşrulaştırır, çünkü geniş kitlelerin rızasını yaratma konusunda epik bir hikâyeden ve bir kahramandan iyisi yoktur.
Konu uzun ve pek çok boyutu var ama olaya yalnızca spor açısından bakarsak, ben bu dönemin kahramanlarından, üstte belirttiğim nedenlerden dolayı en az dönemin kendisinden olduğu kadar rahatsızım. Yaşadığımız yıllara ait kabul edilemez ne varsa, stilize edilmiş kahramanlar aracılığıyla bize yutturuluyor. Hatta yutturmak ne kelime, özendiriliyor, empoze ediliyor.
İki yıl önce Olimpiyat zamanı bu plastik kahramanlardan biraz bahsetmiştim. İnsanüstülüğün, ne olursa olsun kazanmak ve başarılı olmak üzerine kurulu bir yapının özendirildiği ve sıradan insanın giderek küçültüldüğü spor anlayışından söz etmiş, bu anlayışın yarattığı kahramanların başarılarının müthiş bir anakronizmle geçmişin kahramanlarının verdiği mesajların üstünü sıvadığını söylemiştim. Artık yalnızca skor tabelasının ve rakamların konuştuğu bir dünyaydı bu. Dokuz madalyalı biri, tek madalyasını çıplak ayakla koşarak alan birinden daha büyük olmak zorundaydı mesela. Büyüklüğün tek ölçütü başarıydı, başarının tek ölçütü ise kazanmak, nasıl olursa olsun.