Okumaya başlamadan önce uyarayım; dersiz, topsuz, taktiksiz, varyasyonsuz, bloklararası bağlantısız, kopuk, eklektik ve yer yer lirik bir Dünya Kupası değerlendirmesi okuyacaksınız. Üzerimde kupadan dört yıllığına ayrılmanın burukluğu ve yeni âşık olmuş olmanın gamsızlığı var, af buyurunuz. Lafı dolandırmadan son söyleyeceğimi ilk baştan söylüyorum. Benim bu kupadan anladığım şudur; herkes Dünya Kupası?nı hayata baktığı yerden görür….
Yazar: daghan
Saraybosna Notları: Fasılasız Son Bölüm
Saraybosna’da son gün… Bu kenti özlememek mümkün olmayacak. Bu sevimli şehrin yavaş yavaş yürüyen, laptoplarla cep telefonlarıyla koşuşturmak yerine kafelerde gazete okuyup parklarda satranç oynayan insanlarının yaşamına tam da uyum sağlamaya başlamıştım oysa. Bu maceranın sonunda şunu söyleyebilirim; Saraybosna insana başka türlü de olunabileceğini gösteriyor. Talihin en kötüsüne uğrayıp yine de vakur kalabilmek, intikam aramak…
Saraybosna Notları: Dördüncü Fasıla
Bu gece yerel halkla (!) bütünleşme gecesi oldu. Couchsurfing.com’dan mesajlaştığım Nikolina, Pazartesi akşamını bana ayırmaya söz vermişti, sözünü tuttu. Üstelik yalnız da değildik, hepsi CS üyesi bir sürü arkadaş da bizimleydi. Couchsurfing, çok gezen biri olmadığım için çok aktif katılmadığım ama felsefesini desteklediğim bir organizasyon. İnsanlar gittikleri yerlerde site üyeleriyle geziyor, evlerinde kalıyorlar. Dün tanıştığım…
Dünya Kupası’nın Unutulmaz 11 Hakemi
Bir önceki TamSaha’da Dünya Kupası’nın unutulmaz kadroları, teknik direktörleri, maçları, sürprizleri, hatta hayal kırıklıkları yer almıştı. Tabii Dünya Kupası hakemsiz de olmuyor. Buna rağmen onların adı çok anılıyor, hem de kabağın çoğu zaman onların başına patlamasına rağmen. Yine de Dünya Kupası’nda kolay kolay unutulmayacak; başarılı, başarısız ama her şekilde enteresan hakemler az değil. İşte Dünya…
Bundesliga’nın zaferi, Prömiyer Lig’in iflası
Bu yazıyı bu şarkı eşliğinde okumanız tavsiye edilir. [audio: http://www.daghanirak.com/maya.mp3] Dünya Kupası’nda Almanya’nın İngiltere’ye tarihinin en ağır kupa yenilgisini aldırması aslında uzun süredir işaretlerini veren ama nedense kimsenin kabul etmek istemediği bir olaydı. 4-1’lik yenilginin ertesinde bile sanki dün maçı hep beraber izlememişiz gibi ?o gol verilseydi? yorumları yapılıyor. Oysa açıkça ortadaydı ki, İngiltere’nin golü…
Giden gider, biz burdayız, canlar sağolsun
Maç izlerken insanın konsantrasyonunu bozan iki şey var; biri iki takımı da sevmemek, diğeri ise iki takımı birden sevmek. Bugünkü maçlarda benim için ikinci durum söz konusuydu. Dünya Kupası eşleşmelerinin bugünkü dörtlüsü, yani Güney Kore, Uruguay, Gana ve Amerika Birleşik Devletleri kendini devlerin parsellediği futbol dünyasına kanıtlamak için emek harcamak zorunda olan takımlar. Zira biraz…
Maçtan başka her şeye dair bir yazı
Dünya Kupası?nda grup maçlarının son günü zaten sıkıcı damgası yemekle yememek arasında gidip gelen kupa için çok parlak sayılmazdı. İlk seansta Brezilya?nın olduğu G Grubu maçları vardı. Bu grupta kimin ne olduğu zaten belli olduğu için ilk seansı pas geçip günü daha can sıkıcı bir aktiviteye, alışverişe ayırmaya karar verdim. Madem zaten canım sıkılacak, bari…
Haydi Arrivederci canım, selametle…
Almanya’yla Avusturya’nın 1982’de yediği bir halt yüzünden biz futbolseverler yıllardır şaşı oluyoruz. Gerçi halt yemek yalnız Cermenler’in değil, tüm insanlığın doğasında var, dolayısıyla bir gün o noktaya geleceğimiz belliydi. Hangi nokta derseniz, son maçlarda kimi takımların birbirine ?yatması? ve bir diğerlerinin elenmesi. 1982’de bu oldu, infial çıktı, ondan sonra takımlar son maçlarını aynı saatte oynamaya…
Küçüklerin hayattaki 59-59’luk galibiyeti
Dünya Kupası maçlarını izlemek ve bu yazıyı yazmak üzere ofise hareketlendiğimde Wimbledon Tenis Turnuvası’nda da pek çok maç oynanıyordu. John Isner ? Nicolas Mahut bunlardan biriydi. Federer’inkinin ya da Marsel’inkinin yanında pek önemsemeyeceğimiz, hatta turnuvanın web sitesini kurcalamazsak sonucunu görmeyeceğimiz bir maç. Dünya Kupası’nda ilk seans maçları tamamlandı. İngiltere’nin ite kaka en az kendisi kadar…
Saraybosna Notları: Üçüncü Fasıla
Saraybosna’ya geldiğimden beri Türkçe konuşmuyorum. Başçarşiya esnafının ne kadar iyi Türkçe konuştuğunu kulaklarımla duydum, ama yine de elimden geldiğince bildiğim 15-20 Boşnakça kelimeyi kıra döke iletişim kurmaya çalışıyorum. Bunun çok basit bir nedeni var. Başçarşiya, Türkiye’den gelen muhafazakar turistlerle dolup taşmış durumda. Bunda tabii ki bir sorun yok, ama bundan kaynaklanan bir sorun var. Her…