"Enter"a basıp içeriğe geçin

Yazar: Daghan Irak

Yine aynı tango

1994?de Foxborough?daki Yunanistan-Arjantin maçı, 4-0 kaybeden Yunan ekibi gibi, kokainle yakalanan Maradona için de unutulası bir anıydı. Hem köprülerin altından çok su akmış, Yunanistan sahaya umutlu çıkarken, Diego da her an kız istemeye gidecekmişçesine janti bir şekilde kulübede yerini almıştı. Polokwane?deki maç başlarken aslında iki taraf da araftaydı, ama yüzleri farklı yanlara bakıyordu. Cennetin kapısına tek ayağını uzatmış olan Arjantin, tıpkı 1994?teki gibi lacilerle ve hızlı girdi maça.

Saraybosna Notları: İkinci Fasıla

Bugün Başçarşiya’dan çıkıp Olimpiyat Stadyumu’na, yani Koşevo’ya kadar yürümeye karar verdim. Az yol değil, gidiş-dönüş en az bir on kilometre var, ancak Saraybosna’da tramvay, otobüs ya da taksi kullanmak demek, sokakların arasına saklanmış bir sürü detayı atlamak demek aynı zamanda. Mesela Milyaçka’nın öbür kıyısındaki eski, savaş yorgunu ama bir taraftan da renkli ve sevimli Yugoslav evlerini. Nehrin öbür tarafı diyorum, çünkü ortasından su geçen tüm şehirlerde olduğu gibi burada da iki yaka, biri asıl, diğeri kopyaymış hissi veriyor. Başçarşiya, Ferhadiya, Marşala Tita hepsi bir tarafta. Diğer tarafta uzun süre, neredeyse doğu-batı doğrultusundaki bu ince uzun şehrin tam ortasına denk gelen Skenderiya’ya kadar birkaç küçük kamu binası dışında kayda değer bir şey yok.

Saraybosna Notları: Birinci Fasıla

?Hatırlayacak bir şeyi olmayanın, unutacak bir şeyi de yoktur? diyen Vian uğurlar sizi İstanbul’dan, hatırlayacak çok şeyi olan Saraybosna’da yoldaki hızını kaldırımdaki kızların güzelliğine göre ayarlayan neşeli ve korsan taksi şoförü Muhiddin karşılar sizi. Sizi derken hepinizi değil tabii, beni o karşıladı ondan öyle diyorum. Zaten bu okuyacaklarınız da, öyle derli toplu saptamalar, içi dolu yorumlar filan değil, benim -ne hikmetse Sarayova demediğimiz- Saraybosna’da hissettiklerimden ibaret. Bir resme, bir fotoğraf karesine ne sığarsa, baktığınızda ne çıkarabilirseniz, benim de çıkardığım o kadar belki.

Dünya Kupası’nın 11 Efsane Takımı…

1938 İtalya
Dünya Kupası tarihinin ilk süper takımı 1938?de tarihinin ikinci şampiyonluğuna uzanan İtalya olsa gerek. Bu İtalya kadrosundaki isimleri anmaya başlamadan önce takımın ?Büyük Usta? lakaplı teknik direktörü Vittorio Pozzo?ya ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İki kez Dünya Kupası kazanan tek teknik direktör unvanını hâlâ koruyan Pozzo, taktik anlamdaki yenilikçiliği kadar dik başlılığıyla da meşhurdu. 1934 Dünya Kupası?nda Benito Mussolini?nin geçit töreni zorlamasını reddeden Pozzo, dört sene sonraki kupada faşist diktatörden ?kazan ya da öl? telgrafı almıştı. Fransa?daki kupada ev sahibi seyirciyi sindirmek için takıma faşist selamı verdirecek kadar hırslıydı. İtalyan futbolunun en tartışmalı isimlerinden biriydi Pozzo, ama bir taraftan da futbolun ilk dâhilerindendi. Takıma gelirsek, dönemin moda taktiği 2-3-5?in en gerisindeki Alfredo Foni ve Pietro Rava döneminin çok ilerisinde oyunculardı. Olimpiyat madalyasına da sahip Locatelli orta sahayı taşırken, ileride hayatındaki tek yurtdışı deneyimini Beşiktaş?ta teknik direktör olarak yaşayacak Guiseppe Meazza ve Lazio?nun altın çocuğu Silvio Piola vardı. Bu takımdan elimizde kalan ne yazık ki çok az kayıt var. Ancak Avusturya ve Macaristan gibi dönemin diğer dev ekiplerine kurdukları tartışılmaz üstünlük, 1930?ların ikinci yarısındaki İtalya?nın nasıl bir takım olduğunu göstermeye yeterli.

Dünya Kupası Dosyası: Kuzey Kore

* http://ntvspor.net/haber/falso/18981/Kuzey-Kore adresinde yayınlanmıştır.

Neden Kuzey Kore’yi tutmak lazım?

Bu Dünya Kupası’nda Kuzey Kore’yi tutmak lazım, çünkü takım bu dünyanın en yalnız takımı. Bir takım düşünün ki, taraftarlarının ülke dışına çıkması neredeyse mucizelere bağlı, oyuncuların önemli kısmının çıktığı uluslararası maç sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor, üstelik hiçbiri daha önce Afrika kıtasını görmemiş. Üstelik büyük ihtimalle devlet televizyonu maçlarını vermeyecek, çünkü Kuzey Koreliler’in dünyanın geri kalanının fakirlik ve açlık içinde kıvranmadığını görmeleri ?Sevgili Lider? Kim Jong-Il ve saz arkadaşları için hiç de iyi olmayabilir.

Kuzey Kore’nin dünyanın en izole ülkesi olması, her zaman da o kadar kötü değil aslında. Bu takım 1990’lardan beri futbolun yaşadığı sarsıntılardan, endüstriyel futbolun aç gözlülüğünden hiç etkilenmedi. Oyuncuların aklında büyük transferler, milyonlarca dolarlık transferler yok. Yalnızca ülkelerini (ve ?Sevgili Lider?i) en iyi şekilde temsil etmek -ve bir de tabii kendilerini çalışma kamplarına göndertecek hezimetlere imza atmamak- var. Kuzey Kore’yi tutmak gerek, çünkü onlar diğer 31 takımdan çok farklılar. Buraya gelmek için çok uğraştılar ve en az diğer takımlar kadar destek ve saygı görmek hakları. Başka kimsenin desteklememe ihtimali bile aslında Kuzey Kore’yi tutmak için bir neden.

Dünya Kupası Dosyası: Yunanistan

?Ben genç olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum, ama siz yaşlı olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsunuz?. Orson Welles’in dünyaya tanıttığı bu cümleler, Yunanistan’ın başındaki Otto Rehhagel’in amentüsüne dönüşmüş durumda. 2010 Dünya Kupası’nda, yine, yaş ortalaması epey yüksek bir Yunanistan Millî Takımı izleyeceğiz.