Fenerbahçe taraftarı özgür iradesiyle iki oyuncusunun heykelini diktirdi şimdiye kadar; Alex ve Lefter.
Diyorlar ki yaşayan insanın heykeli dikilir mi? Dikilir efendim. Oradan geçen çoluk çocuk kime özensin istiyorsan onun heykelini dikersin. Yoğurtçu Parkı?nda sırtında Fenerbahçe ya da başka takımın formasıyla topun peşinden koşturan çocuk keşke Alex?e ya da Lefter?e benzemek istese. Ben Fenerbahçeli değilim, çocuğum olsa, Alex?e, Lefter?e özense sevinirim. Bunun iyi futbolcu olmakla alakası yok. Örnek olmakla alakası var. Alex, günümüz futbolundan örnek çıkmaz sanırken çıktı karşımıza. İnsanların herkesi paranoyakça kendi takımının düşmanı olmakla itham ettiği bir dönemde herkesin sevgisini, saygısını kazandı. Üstelik bunu tribünlere oynayarak ya da kokmayıp bulaşmayarak da yapmadı.
Alex?i Türkiye?ye gelen başka isim yapmış yabancılarla karıştırmayın. Alex, Quaresma değildi. Alex, Hagi ya da Van Hooijdonk dahi değildi. O Fenerbahçe?ye geldiği günden itibaren, kulüpte, semtte yıllardır uyuyan, çoğu taraftarın bile farkında olmadığı bir şeylere dokundu. Fenerbahçe?nin ruhuna işlemiş ama unutulmuş bir şeylere.
Alex, 1950?lerdeki Fenerbahçe?nin oyuncularına benziyor. Canavar Burhan?ın, Mehmetçik Basri?nin, Puşkaş Ergun?un, Sinyor Can?ın, Lefter?in arasına koyun bakın, hiç sırıtmıyor. O günlerin herkesin saygı duyduğu ve imrendiği Fenerbahçe?sinin bir parçası gibi. Rakip takım taraftarlarının bile Fenerbahçe formasından başka formayla izlediğinde yadırgayacağı o yıldızlar gibi. 1970?lerde ayakta kalabilen İstanbul kulüpleri paralı başkanlara temsil edildiğinde yok olan o zarafetin son temsilcisi gibiydi Alex. Sanki o güzel geçmişten gelmiş gibiydi.
Sanırım Alex?i Fenerbahçe?den koparan da bu oldu.
Alex?in temsil ettiği o eski Fenerbahçe?yle, bugünkü Fenerbahçe?nin alakası bile yok. Bugünün Fenerbahçe?si o 1950?lerdekinin üzerine beton dökerek kuruldu. Beşiktaş ve Galatasaray?da da durum üç aşağı beş yukarı aynı.
Diyorlar ya, ?Modern futbolda Alex gibi oyuncu kalmadı?, hakikaten kalmadı. Alex başka, daha güzel bir zamanın topçusu. Fenerbahçe taraftarı iyi ki heykelini dikti, iyi ki iş işten geçmeden onore etti bu güzel adamı. Ama keşke bir taraftan da Alex?i sarı-lacivert çubukludan koparan iklimi beslemeseydi.
Geçtiğimiz yıl Fenerbahçe taraftarı için, aslında futbola ucundan kıyısından bulaşmış herkes için zor, yıpratıcı, hatta yıkıcıydı. İktidar, şikeyle de darbelerle hesaplaştığı gibi hesaplaşmaya kalkınca ortaya bir hukuksuzluk abidesi ve ondan patlak veren bir sosyal travma çıktı. Fenerbahçelilerin bununla baş edebildiğini söylemek çok zor.
Fenerbahçe taraftarı hukuksuzluğa karşı çıkmakla, egemenlerin kavgasında taraf olmayı birbirine karıştırdı. Birinin adil yargılanma hakkını savunmakla, onu haybeden bir devrim önderine, bir yarı-tanrıya çevirmek arasında fark var. Fenerbahçeliler bu farkı anlayamadı, süreç boyunca onların isyanının tonunu belirleyen belli gruplar da bu farkın anlaşılamaması için çok büyük çaba gösterdi. Sonunda Fenerbahçe?de zaten 1980?lerden itibaren temelleri atılmaya başlanan ?lider kültü? şahikasına erdi. Sokaktaki Fenerbahçelinin kulübüne olan koşulsuz ve sonsuz sevgisi buna dönüştürülmemeliydi. Bu kontrolsüz güç, bir gün o iktidarı yaratan grupları da kendine hedef seçerse hiç şaşırmam.
Çok basit bir şey var. Birini ?tek adam? yapıyorsan, başkasının heykelini dikemezsin. O ?tek adam? kendi heykelini görmek ister, hele sen onu her köşede kendi posterini, maskesini, atkısını, tişörtünü görmeye, uğruna devrim şarkıları söylenmesine alıştırmışsan. Bu mesele hiçbir zaman Fenerbahçe-Alex ya da Aykut Kocaman-Alex meselesi olmadı. Bu mesele baştan beri bir ?tek adam?ın bir heykelle olan derdiydi. Hepsi bu.
Alex, ucu bucağı olmayan bir iktidar gösterisinin kurbanı oldu; ?Fenerbahçe bir kurumdur, onu 14 yılda biz yarattık?ların, ?Karşımda ayak ayak üstüne atamaz?ların havalarda uçuştuğu, Alex?in en yakınlarının zorla aleyhinde konuşturulduğu bir ego patlamasının. Bu Alex için üzücüdür, ama daha çok bu iktidarı besleyenler için trajiktir. Çünkü Alex gitti kurtuldu, ama her ?Fenerbahçe? dediğinde aslında kendisini kastettiği çok belli olan iktidar hâlâ burada.
Fenerbahçe taraftarı Alex?in heykelini dikerken haklıydı. Hatayı onun gibilerin Fenerbahçe?sinin karşısına ahir zamanların Fenerbahçe?sini koyarak yaptı.
*7 Ekim tarihli Evrensel Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Güzel bir tespit olmuş. Aziz Yıldırımı’ın Alex’i hedef almasında, 3 Temmuz sürecinde Alex’in takındığı tutumun da etkili olduğuna inanıyorum. Çünkü Alex takım kaptanı olmasına rağmen bu süreçte bir Volkan ya da Gökhan olmadı. Şike ile ilgili şeylere bulaşmak istemedi. mahkeme sonucunu beklemeyi tercih etti. Örneğin Volkan sakal uzattı Aziz Yıldırım için. Aykut Kocaman, 2. ve 3. kaptanlar Volkan ve Emre ile basın toplantısı yaparken orada takım kaptanı yoktu. Aziz Yıldırım ne diyor Aykut Kocaman için “Ben olduğum sürece Aykut burada olacak” Neden? Çünkü en büyük destekçisi o idi. Neden Alex bu şekilde gönderildi? İntikam için. NTV’de “Efsane değildir.” derken de havaalanındaki Alex’i karalama çalışmasında da (yok bacak bacak üstüne atmış da vs) kin ve öfke akıyordu ağzından. Bu denli başarılı olmuş, Fenerlisi, GSaraylısı, Beşiktaşlısı herkesin sevip saygı duyduğu bir insana böylesine öfke duymanın sebebi ancak, sizin belirttiğiniz gibi bir ego ve kişisel bir hesap olabilir. Yanlış mı düşünüyorum?
Bir Fenerbahçe düşmanının, sözde sol söylemlerle süsleyerek yazdığı haddini aşan ve tümüyle kıskançlık kokan bir yazı. Fenerbahçe taraftarına olan kıskançlığı ile Avrupa’da SIFIR puanda olmak ve de ligde sürekli kaybetmek bir Galatasaray taraftarına bu yazıyı yazdırmış. Kendi başarısızlığını bu yazı ile örtmeye çalışmış ama hiç olmamış. Açıkça Fenerbahçe’yi ne kadar kıskandığnı yazmak yerine bu iftiraları sıralamış. Fenerbahçe Avrupa’da ve ligde kazandığı için bu yazıyı yazarak üzüntüsünü atmaya çalışmış ama hiç olmamış. Gülünç olmuş. Fenerbahçe taraftarı ne yapacağını bu yazıyı yazandan çok daha iyi bilir. Herkes haddini bilsin. Kendi 8-0’lı geçmişine, “Sen hırsız, sen”lerine, hırsızlıkla suçlanan başkanlarına, kongre rezaletlerine baksın…
Benim Galatasaray taraftarı olduğum varsayımıyla zaten nasıl ağır bir şuursuzluk içinde olduğunuzu kanıtlamışsınız, benim bunun üzerine hiçbir şey söylememe gerek yok. Allah ıslah etsin 🙂
Dağhan Bey, böyle yorumlara cevap vermeye tenezzül dahi etmeyiniz. Bu tür insanlar içlerindeki holiganı öldürememiş insanlardır. Bunlar yendikleri zaman -çok affedersiniz- “koymuş(!)” olurlar. Bu zihniyetleriyle yenildiklerinde kendilerini ne yerine koymuş olduklarını düşünmezler. Onlara göre tuttukları takım kutsaldır, o takımın yöneticileri de kutsaldır, yanlış yapma, suç işleme olasılıkları dahi yoktur. Tarihleri bembeyaz, pür ü paktır, leke dahi yoktur. Sanıyorum “8-0’lık geçmişinize bakın.” derken Liverpool yenilgisini kastediyor. Ben bir Beşiktaşlı olarak cevap vereyim 8-0’lık yenilgiden utanmıyorum. Evet çok üzülmüştüm ama bir utanç kaynağı değildir benim için. Beşiktaşlı olarak üç basketçimize temmuz ayında ceza antremanı yaptırılmış olmasından, kendi futbolcularına tapelerde atıp tutan Tayfur Havutçu’ya yine kucak açılıp görev verilmesinden utanç duyuyorum. Ama sizin cevap verdiğiniz kişi için bu değerlerin önemi yoktur. O yüzden bu tip insanlara cevap vererek kendinizi yormayınız. Yazılarınızdaki tespitlerinizi, bu tespitleri havada bırakmayıp çeşitli araştırmacıların sözleriyle desteklemenizi ve yazılarınızda kullandığınız dil ve üslubu çok beğeniyorum. Herkesin spor yazarı olabildiği, yazılarında taraftarlara şirin gözükmek adına amigovari, sığ, kuru, özgün bir bakış açısından uzak kişilerin spor yazarı sayıldığı bir ortamda yazılarınız gerçekten keyif veriyor. İnşallah sporu sizin gibi yazanlar çoğalır.
Bir Fenerbahçe düşmanının, sözde sol söylemlerle süsleyerek yazdığı
haddini aşan ve tümüyle kıskançlık kokan bir yazı. Fenerbahçe
taraftarına olan kıskançlığı ile Avrupa’da SIFIR puanda olmak ve de
ligde sürekli kaybetmek bir Galatasaray taraftarına bu yazıyı yazdırmış.
Kendi başarısızlığını bu yazı ile örtmeye çalışmış ama hiç olmamış.
Açıkça Fenerbahçe’yi ne kadar kıskandığnı yazmak yerine bu iftiraları
sıralamış. Fenerbahçe Avrupa’da ve ligde kazandığı için bu yazıyı
yazarak üzüntüsünü atmaya çalışmış ama hiç olmamış. Gülünç olmuş.
Fenerbahçe taraftarı ne yapacağını bu yazıyı yazandan çok daha iyi
bilir. Herkes haddini bilsin. Kendi 8-0’lı geçmişine, “Sen hırsız, sen”lerine, hırsızlıkla suçlanan başkanlarına, kongre rezaletlerine baksın…