Olaya pek dikkatli bakmayan gözler bu yaz Olimpiyat Oyunları’nın Londra’da değil, İstanbul’da yapıldığı yanılsamasına kapılabilir. Zira Lüleburgaz Liselerarası İp Atlama Şampiyonası’ndan Uluslararası Gençlik Bilmemnesi’ne kadar memlekette düzenlenen her spor organizasyonuna zaten ?Olimpiyat? adını takmaya bayılan zât-ı âlilerimiz, bu yıl asıl Olimpiyat Oyunları’nın kendisinden bile uzun süren bir organizasyon peydahlayarak olayın çivisini biraz daha çıkardılar. Evet, bildiniz, bizzat adı bir Türkçe hatası barındıran ?Türkçe Olimpiyatları?ndan bahsediyorum (doğrusu ?Olimpiyatı?, Olimpiyat çoğul anlam içeren bir kelime zaten).
Geçtiğimiz yıllarda tek derdi hizmet olan bir hevenk sivil toplum örgütü tarafından maklube yerken seyredecek heyecanlı bir şey olsun diye tertip edilen mini-minicik bir şenlik olan bu organizasyon, bir baktık ki bu sene -tek derdi hizmet olan diğer her şey gibi- serpilip semirivermiş, kocaman olmuş. Uğruna şehrin merkezi her yerinden otobüs kaldırılır, hatta darphanelerde tuğralı, pardon logolu para bastırılır olmuş. Sevindik tabii, Maradona’nın ?maraba Televole? demesinden kıvanç duyan her Türk genci gibi…
Lâkin üç tane Senegalli çocuğa ?Gülüm Benim? söyletip arenalarda gözyaşı sarfiyatı yapmanın nedenini de merak etmedik değil. Bizim zât-ı âliler, hatırlarsınız en son Somali’ye böyle büyük bir ilgi göstermişti de ünlüler oraya gidip elalemin çocuklarını kedi sever gibi sevmişti. Ramazan bitip yüz binlerce dolar yardım toplanınca Somali’nin -ve toplanan paraların- adı bir daha anılmaz oldu. Onun sebebini bilemedik, bari bununkini bilelim dedik.
Acaba Türkçe Olimpiyatı’nın bu kadar hoş bir organizasyon olmasında bir zamanlar her Hacc’a gidenin yanında siyahi bir çocuk köle getirip en az dokuz yıl zorla, karın tokluğuna çalıştırması olabilir miydi? Yok canım, ne alakası var! Bizimkilerin niyeti bozuk olsa, ucuz iş gücü kaynağı yaratmak için ülke halkının üreme rejimini kurcalar önce, değil mi? Mesela, 12 Eylül’ün medar-i iftiharı Seçim Yasası’nı pas geçip Aile Planlaması Yasası’nı ?cunta yasası? ilân eder. Böyle bir şey var mı? Yok. Hem ne olur, o kadar uğraşmış Türkçe öğrenmiş, senin benim kadar, hatta büyükşehir belediye başkanından epeyce iyi Türkçe konuşan bu çocuklara devlet ve özel sektör şirketleri istihdam alanları yaratsa? Hani hazır bizim çağrı merkezi çalışanları filan haklarını aramaya uyanıp anarşistlik peşinde koşarken, bu memleketin bir-iki holdingi oralara çağrı merkezi açsa güzel olmaz mı? Ne eksiğimiz var bizim her şeyi Hindistan’a ?outsource? eden İngilizler’den? ?Outsourcing?in Türkçesi’ne de ?hizmet? deriz olur biter. Buradaki asgari ücret fiş almazsan orada müdür maaşına denk geliyormuş hem.
Bir de şöyle düşünülmüş olabilir belki: Bizim de Afrika’nın Müslüman ülkelerinde elçilerimiz olmasın mı? Tamam belki zaten orada diplomatik elçiliklerimiz var ama ha o elçiliklere atanmışız, ha kendi elçiliklerimizi kurmuşuz, ne farkı var ayol? Biz aradaki aracıyı kaldırıyoruz, biz masraf olsun istemiyoruz. Hem devletle bizim aramızda ne fark olabilir? İkimiz otuz yıl önce bu cennet vatanı komünistlerin elinden kurtarıp beraber ayağa kaldırmadık mı? ?Kahraman bekçilerin zaferi?ni hep beraber kutlamadık mı? 12 Eylül’ü başaran ?bizim çocuklarımız? değil miydi? Daha ne o zaman?
Ne derseniz deyin hazır Suriye’nin fethi ufuktayken bu şenlik, daha doğrusu Olimpiyat, hatta Olimpiyatlarrr bize iyi geldi. Dünya üzerinde bir tarafını burarak İstiklâl Marşı söyletemeyeceğimiz kimse olmadığını bir kez daha kanıtlamış olduk. Bakmayın koca köşe yazarlarına dahi anlamındaki anlamına gelen ?de?yi ayrı yazmayı, payitahtın belediye reisine ?herkez? değil ?herkes? yazmayı öğretemeyen, tamamen iflas etmiş bir eğitim sistemimiz olduğuna. Memlekette beş kişiden birine ana dilini unutturmayı başardığımız gibi, Ginelilere ?dal sarkar kartar kalkar? tekerlemesini söyletmeyi de başaracağız.
Yeter ki insanın içinde memleket sevdası, hizmet aşkı ve emperyal hırs eksik olmasın…
Amin!
sizi sever ve görüşlerinizi takip ederdim cemaati de sevmezdim. fakat eleştirinin ayarı sizden tahmin ettiğimden daha seviyesiz.