Sporun endüstriyelleşmesi, bir başka deyişle serbest piyasa ekonomisinin, paranın sporu şekillendirmesi, bizim kuşağın sporseverlik anlayışını da, taraftarlık anlayışını da epey sancılı bir sürece soktu. Bizler sporu ve sevdiğimiz takımları annelerimizin, babalarımızın sevdiği gibi sevemiyoruz. Onların çok da alışkın olmadıkları bir yığın pratik bizim hayatımızın içinde, biz saf ve derin bir sevgiyi bu koşullar içinde mümkün olduğunca az kaybetmeye çalışarak yaşıyoruz. Bizim takım kaptanlarımız, para için ezeli rakibe gidebiliyor. Bir kulüpte efsane günleri yaşayanlar, daha sonra ?o kulüp? diyebiliyor bir zamanlar taraftarın canının içi olduğu yer için. Kurban Bayramı’ndan önce bahçede bağlı koçla sevgi bağı kurup, sonra travma yaşayan çocuklar gibiyiz. Evet, doğru sözcük bu, bizim taraftarlığımız ?travma?, hırpalanarak seviyoruz. Aşk bizi parça parça ediyor, rahmetli Ian Curtis’in dediği gibi…