AEK Amatör Kulübü* yönetim kurulunun 1 Haziran 2010 tarihli açıklamasıdır: “Bir göçmen kulübü olan AEK’in yönetim kurulu; dayanışma ve demokrasi ideallerine bağlılığını ifade eder ve on yıllardır İsrail Devleti tarafından insanlığı utandıran bir modern apartheid örneğine ve günümüzde izolasyon yoluyla soykırıma maruz bırakılan Filistin halkının yanındadır. AEK, izole edilmiş Gazze’ye insani yardım götürmeyi amaçlayan “Özgür…
futbol
Dağhan Irak’ın futbol hakkındaki yazıları…
(Öz)eleştiriye kapalıyız…
Türkiye, 2016 Avrupa Şampiyonası’nı düzenleme hakkını Fransa’ya kaybetti. Aslında seçimin sonucu başından belliydi, Türkiye ile Fransa’dan biri kıl payı kazanacaktı. İki tarafın da güçlü ve zayıf yönleri vardı. Türkiye’nin adaylık dosyası Fransa’ya göre biraz daha iyiydi. Sonucu son gün, son sunumlar ve nihayetinde oylama belirleyecekti. Sunum işi gerçekten zorluydu. Çünkü yakın geçmişte (hatta uzağında da)…
Endüstri futbolu, halk düşmanlığıdır…
Futbolun dünyanın en popüler sporu olmasının çok basit bir nedeni var: Dünyada hiçbir oyunu oynamak futbol oynamak kadar kolay değil. Şurada kağıttan bir top yapsak ya da şu şişenin üstüne basıp ezsek hemen maç yapmaya başlayabiliriz. Futbolun sihri şuradan geliyor; herkes futbolun içinde yer alabiliyor. Dünyada herkesi içine bu kadar rahat alabilen başka bir oyun…
Barcelona neden tehlikelidir?
Barcelona’nın rengini seviyor olabilirsiniz, Beguiristain’in ismi hoşunuza gidiyor olabilir, stadını beğeniyor olabilirsiniz. Sevdiğiniz biri Barcelonalıdır, sevdiğiniz biriyle Barcelona’da tanışmışsınızdır. Messi’nin futboluna bayılıyorsunuzdur, Guardiola’nın yeleğini seviyorsunuzdur. Küçükken Şimşek Santrafor’daki Kai’ye, forvetteki uzun yeleli arkadaşı Bettaga’ya özenmişsinizdir, veyahut Pablitolar’dan biri olmak istemişsinizdir. Ya da hiçbir nedeni yoktur, bir gün “haydi ben de Barcelona’yı tutayım” demişsinizdir. Bu yazıda…
“Sizin sorununuz…”
Kötü bir futbol sezonu yaşıyoruz. Geride bırakmakta olduğumuz sezonda hakemlerin başı yarıldı. Başı yarılan hakemler maçı İstanbul’da yaralarından kan sıza sıza derbi oynatırken, Diyarbakır’da koştura koştura soyunma odasının yolunu tuttular. ?Maçı iptal etseydim, Kadıköy’ü başıma yıkarlardı? sözü bu ülkede çifte standardın binlerce örneğinden biri oldu. Yine 87. dakikada sahaya taraftar girdi diye Diyarbakır’ın maçı tatil…
prömiyer lig: kime karşı, neyin uğruna?
İngiliz futbolu hakkında, özellikle de Prömiyer Lig hakkında konuşabilmek için İngiltere’nin ve ülke futbolunun yakın dönem tarihini çok iyi bilmek gerekiyor. Çünkü bir olguyu, onu ortaya çıkaran koşulları yok sayarak, bağlamından soyutlayarak anlamak imkansız. Prömiyer Lig güzellemelerinde nelerin saklandığına baktığımızda futbolun ?serbest piyasa?cılarının gerçek gündemi; yani Türkiye’de ve dünyada nasıl bir futbol ortamı tahayyül ettikleri…
Yüz yıllık İstanbullu AEK, nasıl uydurma “a-e-ka” oldu?
AEK, 1924 yılında İstanbul’un Beyoğlu semtinden Atina’ya göçen İstanbullular’ın kurduğu bir kulüp. İstanbul’un en eski kulüplerinden Pera Club’ın Beyoğluspor’la beraber devamı. Sarı-siyahlı kulüp, Türkiye’de kurulup Yunanistan’a göçmüş tek kulüp değil. PAOK yine bir İstanbul kulübü olan Ermis’in devamı. İzmir kulüpleri Apollon ve Panionios ise aynı isimle varlıklarını Atina’da sürdürüyorlar. Apollon Kalamarias ise Yunanistan’a göç eden…
prömiyer lig fetişizmi ve bir sınıf savaşı mevzii olarak futbol
Türkiye Birinci Futbol Ligi 2010-2014 dönemi yayın hakları ihâlesi 321 milyon dolarla sonuçlandı. Öncelikle pek çoklarına göre karşılığı 300 milyon dolarları görmemesi gereken, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a göre ise 400 milyon dolardan aşağı olamayacak yayın haklarının ulaştığı rakamı değerlendirelim. Bundan önce lig maçlarının yayını için son ihâle 2004 yılında yapılmış ve yine aynı şirket, yani…
bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği siyah-beyaza verdiler
Biz böyle değildik o zamanlar. Kendimize ait bir dünyamız vardı, kendi sevinçlerimiz, kendi üzüntülerimiz, kendi zaferlerimiz, kendi kayıplarımız… Büyüklüğümüzü başkalarıyla ölçmezdik o zamanlar, kendimiz gibi kalabildiğimiz kadar mutlu, mutlu olabildiğimiz kadar büyüktük. Sevinçlerimiz meydanlarımıza sığmıyordu, üzüldüğümüzde birbirimizin omzuna yaslanıyor, yine de başımız yere inmiyordu. Onuruyla yaşamanın yanında büyüklük neydi ki? Zastava’larımızı alıp Jadranska More’ye iniyorduk…
?sen en güzel duyguların katilisin?
Millî takımlar biraz sorunlu varlıklar. Eğer ulusla aranız çok sıkı fıkı değilse, ulusal takımla bağ kurmakta biraz sıkıntı çekebiliyorsunuz. Bir şeyleri paylaşmıyorsanız ?bizim oranın çocukları? olmaları bazen desteklemeniz için yetmiyor. Ben Fatih Terim?in ?yetersiz milliyetçi? olarak isimlendirdiği insanlardan biri olarak bu sıkıntıyı çok yaşadım. Millî takım nadiren içime sinmiştir, nadiren içten desteklemişimdir. Ya yaratılan milliyetçi…