Hollanda?da hakemin öldürülmesi ya da Türkiye?de tekerlekli sandalyelerin kırılması bir spor sorunu değil. Bu iki olay, bu iki ülkede farklı nedenlerle toplumsal barışın olmadığının göstergesi.
Dağhan Irak’ın futbol hakkındaki yazıları…
Hollanda?da hakemin öldürülmesi ya da Türkiye?de tekerlekli sandalyelerin kırılması bir spor sorunu değil. Bu iki olay, bu iki ülkede farklı nedenlerle toplumsal barışın olmadığının göstergesi.
Hollanda?yı ve özellikle Hollanda futbolunu Amsterdam-Rotterdam rekabeti üzerinden okumak mümkün.
FC Barcelona bir taraftan muhaliflik ticaretiyle yüz milyonlarca Avro?yu kasasına doldururken, diğer taraftan kapitalizmin diğer tüm azılı aktörleri gibi ?yeni pazar? arayışını ihmal etmedi tabii.
memlekette çeşmenin başını tutanlar, bu mediyokrasiyi kolay kolay yıktırmaz arkadaş. Çünkü bu ülkenin halkı onu reddettiği an devrimci reflekslerine geri kavuşur. Bizi bu uyuşukluğa itmek için en az 32 yıl uğraşmış adam, bırakır mı?
Yine de güzel şeyler yaratabileceğimize inanmak mümkün. Bize sunulanı, daha doğrusu iteleneni reddederek, yeni bir şeylerin peşine takılmak da bir çözüm.
Çok basit bir şey var. Birini ?tek adam? yapıyorsan, başkasının heykelini dikemezsin.
UEFA, Avrupa Kupalarından gelen gelirleri dağıtırken makası açıyor, Finansal Fair Play?le o makasın beri tarafında kalanlara hançeri saplıyor. Niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Teşbihte hata olmaz ya; Premier Lig?in arkasındaki neoliberal muhafazakar irade 24 Ocaksa, o iradeye yeşil ışığı yakan Hillsborough İngiltere futbolunun 12 Eylülüydü.
Cuma günü Metin Kurt olup, Pazar günü derbi maçında endüstrinin büyüsüne kapılmak anlamlı değil. Eğer bu bataklık kurutulacaksa, bazı reddedişlerin sayesinde olacak.
Bu ülkeye dair enteresan ve yürek burkan şeylerden bir tanesi, ayrımcılığın tarifinin ve teşhisinin genelde o ayrımcılıktan en çok avantaj sağlayan kitleler tarafından yapılması.