Sporun endüstriyelleşmesi, bir başka deyişle serbest piyasa ekonomisinin, paranın sporu şekillendirmesi, bizim kuşağın sporseverlik anlayışını da, taraftarlık anlayışını da epey sancılı bir sürece soktu. Bizler sporu ve sevdiğimiz takımları annelerimizin, babalarımızın sevdiği gibi sevemiyoruz. Onların çok da alışkın olmadıkları bir yığın pratik bizim hayatımızın içinde, biz saf ve derin bir sevgiyi bu koşullar içinde mümkün…
sportif meseleler
Dağhan Irak’ın spor yazıları…
Kadınlar futbolu, mücadelenin futbolu
Moda tabirle ?endüstriyel futbol?la, yani futbol kapitalizmiyle arasına en geniş mesafeyi koyanların bile zaman zaman gelip takıldığı bir soru, ?kadınlar da futbol oynar mı?? İster erkek egemen toplumun beynimize kazıdığı kodlar diyelim, ister alışkanlık diyelim kadınların futbol oynamasına kaşını kaldıranlar hâlâ çoğunlukta. Oysa kadınlar futbolu, özellikle hayata sol cenahtan bakanlara hiç de yabancı gelmeyecek bir…
KırmızıMavi’deki röportajım…
Karabükspor taraftar sitesi kirmizimavi.org‘a verdiğim röportajı buradan da okuyabilirsiniz. Arkadaşlara teşekkür eder, hayırlı tribünler dilerim 🙂
Siz aşk nedir bilir misiniz?
Pazar sabahının serininde düştüm yola, yıllar sonra hastalıktan değil, heyecandan kalbim çarparak. Kulağımda sevgili Bandista’nın fırından yeni çıkmış sabah simidi lezzetindeki şarkısı, ?aşk inadına, aşk devrimdir? diyordu bana. Mecidiyeköy’den Şişli’ye yürürken çekilmiş bir dişten kalanlar gibi karşıladı beni Ali Sami Yen’in kalıntıları. Sanki hiç var olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibi. Xamax maçında o mucize olmamış,…
Nulfiya!..
Normalde bir ata verilebilecek dozda antibiyotik almak zorunda kalınca, Schalke 04-Manchester United maçının başlamasına yarım saat kala nakavt oldum. Uykudan kalkmam, tam da Kırmızı Şeytanlar’ın gol dakikalarına denk geldi. Hani ilk golü atan Ryan Giggs olmasa, Avrupa futbolunda bu sezon -maçlarını ?Belediye Stadı?nda oynayan Braga’yla beraber- tutunabileceğim tek dal olan Schalke’nin gümlemesine karşı çok fena…
Alt yapı meselesi (2)
Geçtiğimiz salı günü yazdığım yazıda futbolun ?çocuk işçi?lerinin omuzlarına bindirilen başarı baskısından bahsetmiş ve alt yaş gruplarında tahakküm kuran rekabetçi futbolun yetenekleri daha A takıma gelmeden öldürdüğünden bahsetmiştim. Hem futbolda hem de diğer spor dallarında, özellikle takım sporlarında bu baskı fazlasıyla var. Öyle ki bırakın altyapı liglerini, okullararası turnuvalar bile büyük bir gerginlikle oynanıyor, karakolda…
Alt yapı meselesi (1)
Geçen hafta sonu, onlarcası devlet eliyle öldürülmemiş, yüzlercesi hapsedilmemiş, binlercesine tecavüz edilmemiş gibi 23 Nisan çocuk bayramını kutladık. Memlekette yaşam koşulları mütemadiyen iyiye giden tek çocuk olarak Ogün Samast?ı, mil pardon, Suça Sürüklenen Çocuk?u tanıyoruz, ama olsun. Devletimize çocuk şenliğini ?pamuk dedemiz? Hüseyin Üzmez?e ihale etmediği için minnettarız.
Bu ülke spor yazısı yazdırmıyor
Böyle günlerde spor yazmaktan nefret ediyorum. Real Madrid-Barcelona?ymış, Beşiktaş kupada finale çıkmışmış. Boşversenize… Onları her yerde okursunuz zaten. Ben size başka bir şeyler anlatayım.
Hepimiz eşeğiz!..
Oturup baştan sona bir Sezercik filmi izlemediyseniz bile bilirsiniz o meşhur sahneyi. Hani hayır için açık arttırmaya Fıstık adında bir eşek konur, Sezercik?in eşeği… Bir de Nuri vardır, gerçi bakanımız ?Onlara şişko deyin, hattâ gerekirse değnekle dürtün? diyor ama ben Gürbüz Nuri diyeceğim. ?Benim olacak Fıstık, binicem üstüne, vurucam kırbacı, vurucam kırbacı? diye isteri krizlerine…
Kaç Arda!
“O haber”i izlediğimde uyumaya hazırlanıyordum, sonraki iki saati sinir harbiyle geçireceğimi hiç ümit etmeden. Pazar geceleri malum futbol geyiklerine kendimi kaptırmamak için epeyce uğraşıyorum son zamanlarda, maçlara internetten bakıyorum, film izliyorum, Twitter’da “Telegol” muhabbeti başladığı an uykuya hazırlanıyorum. Ama tabii birden bomba düşmüş gibi olunca ve herkes Arda’dan bahsetmeye başlayınca kayıtsız kalamadım ve o bandı…