Önümüzdeki Perşembe (29 Nisan), Galatasaray Üniversitesi Hukuk Kulübü ve GsüA, “Tribün Kültürü ve Futbolda Endüstriyelleşme” başlıklı bir panel düzenliyor. Bu panelin 14.30’daki ikinci bölümünde Galatasaray’ın…
Dağhan Irak’ın spor yazıları…
Önümüzdeki Perşembe (29 Nisan), Galatasaray Üniversitesi Hukuk Kulübü ve GsüA, “Tribün Kültürü ve Futbolda Endüstriyelleşme” başlıklı bir panel düzenliyor. Bu panelin 14.30’daki ikinci bölümünde Galatasaray’ın…
Barcelona’nın rengini seviyor olabilirsiniz, Beguiristain’in ismi hoşunuza gidiyor olabilir, stadını beğeniyor olabilirsiniz. Sevdiğiniz biri Barcelonalıdır, sevdiğiniz biriyle Barcelona’da tanışmışsınızdır. Messi’nin futboluna bayılıyorsunuzdur, Guardiola’nın yeleğini seviyorsunuzdur.…
Kötü bir futbol sezonu yaşıyoruz. Geride bırakmakta olduğumuz sezonda hakemlerin başı yarıldı. Başı yarılan hakemler maçı İstanbul’da yaralarından kan sıza sıza derbi oynatırken, Diyarbakır’da koştura…
İngiliz futbolu hakkında, özellikle de Prömiyer Lig hakkında konuşabilmek için İngiltere’nin ve ülke futbolunun yakın dönem tarihini çok iyi bilmek gerekiyor. Çünkü bir olguyu, onu…
Olimpiyat egemenlerin organizasyonudur. Bu hep böyle oldu, tâ Antik Yunan’dan beri. Modern Olimpiyat Oyunları’nın doğuşunda da, günümüzdeki oyunlarda da hep üst sınıfın parmağı oldu, oyunlar…
AEK, 1924 yılında İstanbul’un Beyoğlu semtinden Atina’ya göçen İstanbullular’ın kurduğu bir kulüp. İstanbul’un en eski kulüplerinden Pera Club’ın Beyoğluspor’la beraber devamı. Sarı-siyahlı kulüp, Türkiye’de kurulup Yunanistan’a göçmüş tek kulüp değil. PAOK yine bir İstanbul kulübü olan Ermis’in devamı. İzmir kulüpleri Apollon ve Panionios ise aynı isimle varlıklarını Atina’da sürdürüyorlar. Apollon Kalamarias ise Yunanistan’a göç eden Karadeniz Rumları’nın kulübü. Küçük sokaklara, mahallelere daldıkça Anadolu kulüplerinin sayısı yüzleri buluyor. Mübadelenin değdiği her yere taşınıyor Türkiye kökenli Yunan futbolseverler. (Bu arada AEK ve PAOK sanılanın aksine mübadele kulüpleri değiller, zira mübadele İstanbul’u kapsamıyordu. Bu kulüplerin kurucuları yazılı olmayan bir mecburiyetten dolayı göçmek zorunda kalmıştı.)
Türkiye Birinci Futbol Ligi 2010-2014 dönemi yayın hakları ihâlesi 321 milyon dolarla sonuçlandı.
Öncelikle pek çoklarına göre karşılığı 300 milyon dolarları görmemesi gereken, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a göre ise 400 milyon dolardan aşağı olamayacak yayın haklarının ulaştığı rakamı değerlendirelim. Bundan önce lig maçlarının yayını için son ihâle 2004 yılında yapılmış ve yine aynı şirket, yani Digiturk (TRT’yle ortak olarak) ihâleyi kazanmıştı. O zaman Digiturk’ün teklif ettiği para 94 milyon dolar civarındaydı ve dolar 1 milyon 440 bin liraydı. Günümüzde dolar kuru hemen hemen aynı ve ödenecek para 321 milyon dolar. Yani verilen para neredeyse dörde katlanmış durumda. Peki, yayıncı kuruluş bu parayı nasıl çıkarabilir? Ya abone sayısını şu anki fiyatlarla iki milyona kadar yükselterek ya da fiyatları en az üçe katlayarak. Şu anda maçları yayınlayan Lig TV kanalına üyelik en ucuz yıllık 801 TL. 2010 yılı asgari ücreti ise 577 TL. Yani asgari ücretli bir çalışanın evinde maç izleyebilmesi için neredeyse bir buçuk aylık maaşını Digiturk’e yatırması gerekiyor. O da şu anki ücretlerle. İyimser davranıp fiyatların iki katına çıktığını düşünelim. Bir yıllık maç keyfi, bir emekçinin çeyrek yıllık emeği demek. Türkiye’nin en kitlesel eğlencesini takdimimdir. Diyelim ki, eve Digiturk almadık, maça gideceğiz. Üç büyüklerden birinin en ucuz maç bileti aşağı yukarı bir asgari ücretlinin üç günlük emeği kadar ediyor. Özetle, bundan sonra emekçi futbol izleyemiyorsa, pasta yesin!
Geçtiğimiz yaz Ali Murat Hamarat aracılığıyla tanışmıştım sanatçı Ahmet Öğüt’le. Kimlik üzerine kafa yoran Ahmet, Türkiye’de amatör-profesyonel olarak top koşturan 203 Mehmet Yıldız’ı bir illüstrasyona…
Biz böyle değildik o zamanlar. Kendimize ait bir dünyamız vardı, kendi sevinçlerimiz, kendi üzüntülerimiz, kendi zaferlerimiz, kendi kayıplarımız… Büyüklüğümüzü başkalarıyla ölçmezdik o zamanlar, kendimiz gibi…
Alışılmışın dışında bir sistemle çok yönlü voleybolcular çıkaran Küba sisteminin doksanlı yıllarda yetiştirdiği en seçkin oyunculardan biriydi Taismary Agüero. 1996 Olimpiyatı?nı, 1998 Dünya Şampiyonası?nı ve nihayetinde 2000 Olimpiyatı?nı kazanan efsane Küba ekibinin önemli bir parçasıydı. 1998 yılında İtalya Ligi?ne transfer oldu. O kadar iyiydi ki, hayranları onun bu dünyadan olmayacağına inanmış ve ona ?uzaylı? lakabını takmıştı.