Aslında bir CHP eleştirisi yazmak için doğru zaman mı bilmiyorum. Daha doğrusu şöyle diyeyim, tüm zamanların en baskıcı iktidarlarından biri var gücüyle at koştururken, cürmü kadar yer yakan CHP’yle takıntılı bir şekilde uğraşmanın çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Diğer taraftan uzaktan bakan bir gözlemci olarak gördüğüm şeyler enteresan (tuhaf anlamında) gelmiyor değil. Mesela geçtiğimiz hafta Meclis kürsüsünde CHP milletvekili Birgül Ayman Güler “Bana Türk’le Kürt eşittir dedirtemezsiniz” mealinde bağrınırken, yaklaşık sekiz-dokuz saat sonrasında partinin İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı yanında Canan Kaftancıoğlu gibi toplumsal eylemlerde sosyalistlerle beraber hareket eden kimi parti üyeleriyle Samatya’da saldırıya uğrayan Ermeni teyzeyi ziyaret ediyordu. Lafı hiç dolandırmıyorum, soruyorum. Şimdi bu nedir?
CHP’nin (ve SHP’nin) tarihine baktığımız zaman İsmet İnönü, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal olmak üzere üç büyük, bir de Erdal İnönü olmak üzere nispeten daha küçük liderlik dönemi var. Bu dört liderin dönemlerinden partiye miras kalan da üç buçuk farklı eğilim var. Kabaca “ulusalcı” diyebileceğimiz sermayeyi milli olduğu sürece reddetmeyen, bu anlamda sol da olmayan, milliyetçi bir grup; “demokratik sol” çizgisinde dolanan bir diğer grup, bir de Deniz Baykal döneminde iyice palazlanan “siyaset esnafı” olarak tanımlanabilecek bir kısım insan. Bunların arasında farklı eğilimlerden, hatta Özalcılıktan gelenler de var. Erdal İnönü’nün bu dağılıma katkısı Ecevitçiler’den biraz daha Batı tipi, Sosyalist Enternasyonal tarzı bir sosyal demokrasi olabilir. Bir de TKP ya da ÖDP’yle CHP’nin bu kanadı arasındaki skalanın herhangi bir yerinde durup CHP’yle olası ittifaklara sempatiyle bakanlar var.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunları ne şekilde sentezleyeceğine dair yaşadığı sorunlara daha önce üç yazıda değinmiştim, tekrar gerek yok (yazılara göz gezdirmek isteyenler için; 1, 2, 3.) Yaşanan durumu sentezlemeden çok sentezleyememe olarak özetleyebiliriz. Ki zaten mevcut olan parçalı tabloya Kılıçdaroğlu’nun eklemlendirmeye çalıştığı ama başaramadığı isimler de var; mesela Hüseyin Aygün gibi. Sonuç olarak ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; Hüseyin Aygün, Birgül Ayman Güler, Sezgin Tanrıkulu, Şükrü Elekdağ, Mehmet Karlı ve Muharrem İnce gibi isimler aynı anda ve birbirlerinin çoğu kez 180 derece aksi doğrultuda politika yapıyorlar. Ki parti içindeki piyasacıları, eski Özalcıları, holding yöneticilerini filan hiç saymıyorum. Kimse kimseyi doğrudan eleştirmiyor, biri diğerinin varoluşuna kast edecek şeyler söylese bile sesler yükselmiyor. Güler’in Meclis kürsüsünden “ırkların hiyerarşisi” konulu söyleviyle Salıcı’nın Ermeni kadını ziyareti birbirinden çok ayrı düzlemlerde ama her ne hikmetse aynı uzayda gerçekleşiyor. CHP’nin parti disiplini herhalde “kol kırılır, yen içinde kalır”da vücut buluyor.
Bu tablodan anlaşılan şu; CHP, AKPli olmayan herkesi içinde barındırabilecek bir parti. Belli ki kendisini de, kitlesini de böyle konumluyor. Politika çorbası derdim ama çorbada dahi parçalar birbirine biraz olsun karışır, burada herkes kendine ayrı politika alanı açmış. Türlü diyelim o yüzden. Anlaşılabildiği üzere bu şekilde elle tutulur bir politika üretmek mümkün değil, bunu örneğin Kürt Sorunu’nda şu an girilen süreçte turistik Çin gezisiyle ilgilenmeyi tercih eden parti kadrolarında net olarak görüyoruz. Bir ülkenin ana muhalefet partisinin, iktidarın gücünü kendinden geçercesine kullandığı bir dönemde toplumsal muhalefete zerre kadar etkisinin olmaması da incelenmesi gereken bir vaka. CHP şu an var olan muhalif dalganın ne kitleselleşmesini sağlayabiliyor, ne de onun tonunu belirleyebiliyor. CHP’nin kendisini her yere konumlamaya çalışıp, bu uğurda siyaset üretmekten bile vazgeçmiş olması kendisine oy sandığında Anti-AKP Partisi olarak işe yarıyor, ama hakim siyasi dengelerin değişmesini sağlamadığı gibi statükoya dönüşmesine büyük etki yapıyor.
CHP’nin aynı anda birbiriyle alakasız bir sürü siyasi akımı bünyesinde sentezlemeden tutması, partinin algılanışına da yansıyor. Kısaca ifade etmek gerekirse; destekleyen de, eleştiren de CHP’yi istediği gibi algılıyor. Mesela Birgül Ayman Güler’in tüyler ürperten konuşmasından CHP’nin 1930’dan beri hiç değişmediğine dair kanıt devşiren liberallerin yaşadığı tatlı heyecanı fark etmemek mümkün değil. Sola yakın CHP sempatizanları için ise Salıcı’nın Samatya ziyareti aynı değerde. Hüseyin Aygün her ağzını açtığında bazı insanlardaki CHP-BDP koalisyonu umudu yeşeriveriyor; Onur Öymen konuştuğunda ise “CHP-MHP koalisyonu”nu kabus olarak yaşatanların kulakları dikiliyor. CHPliler de dahil kimse partiyi olduğu hâliyle bir bütün olarak algılamaya niyetli değil. Partinin durumu da bunu yapmak için hiçbir neden vermiyor açıkçası. Ancak herkesin CHP’yi işine geldiği gibi algılaması ve durmadan bunun üzerinden iman tazelemesi politikayı bıraktım, psikolojik açıdan da pek sağlıklı değil.
CHP şu anki hâliyle AKP’nin büyük bir incelikle bina ettiği yeni statükoyu besliyor. Kafa karışıklığından kroke olmuş, politika üretemeyen zayıf bir muhalefet AKP’nin hegemonya hayallerini demokratik sınırlar içinde gösterebilmesine yardımcı oluyor. CHP, AKP’yi BDP’nin ya da sosyalistlerin ettiği şekilde/oranda rahatsız edemediği gibi onun göstermelik demokrasisine meşruiyet de sağlıyor. Bunun da hayra alamet olduğunu söylemek çok güç.
galatasaray yonetimi ile chp yi fenerbahce ile akp yi cok benzetiyorum. Gs’nin icinde enteresan bir olusum var kirilamiyor bir turlu gs deki vasifsiz ama sadece liseli olduklari icin koltuk isgal eden insanlar gibi. akp de fener gibi tek adam ama gelenekci olmadigi icin hemen her populeri kadrosuna katabiliyor topluma gore donusebiliyor.
heralde dunyada solcularin zengin sagcilarin fakir oldugu tek ulke turkiyedir. Bu nasil olustu yillar icerisinde bilmiyorum ama chp’ye oy veren kesim belli. Veriyoruz iste kufur ederek de olsa veriyoruz fakat CHP ile dini yasayan insanlarin veya arasi nasil bu kadar acildi onu sorgulamak lazim? turkiyenin %50’si akp olmasa baska bir sag partiye o da olmasa mhp ye verir chp ye asla vermez bunun sebebinn son yillarda yapilan politikasizlik oldugunu dusunmuyorum insanlarin gecmisten chp ye bir onyargisi var gibi dine uzak olmasindan midir veya turkiyeye amerikadan gelen anti komunist akimdan midir sol’a karsi bir mesafe var kirilamayan duvarlar var turkiyede.