Başlangıçta taraftarın çanına ot tıkamak için hazırlanan, hazırlanırken taraftarın tepkisi tamamen göz ardı edilen Sporda Şiddet Yasası ucu Şike Davası’ndan tutuklu yöneticilere dokununca değiştirildi. Cumhurbaşkanı ilk hamleyi bloke edince özellikle Fenerbahçeli bazı arkadaşlardan sesler yükseldi; ?işte AKP şov yaptı, sözde yasayı değiştirdiler, oysa veto bahanesiyle rafa kalkacaktı bu yasa?.
Derken yasa tekrar olduğu gibi kabul ediliverdi.
Ancak ne der Heraklitos Amca, ?aynı nehirde iki kez yıkanılmaz?. İkinci kez kabul edilen yasa, tıpatıp aynı yasa da olsa sonuçları farklı olacak.
Zira bu yasanın Gül’ün itirazına karşı aynen kabul edilmesinde Recep Tayyip Erdoğan’ın doğrudan dahli var.
Bunun anlamı, o iddianamede adı geçen tüm kulüpler, tüm yöneticiler, bu yasa değişikliğiyle hapis yatmaktan kurtulacak herkesin Erdoğan’a ve AKP’ye diyet borcu var. Özellikle de depremin merkezine en yakın duran Fenerbahçeli yöneticilerin.
Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın herhangi bir hamleyi hesaplamadan ve sonunda bir çıkar beklemeden yaptığını hiç görmedim. Siz gördünüz mü? O zaman Erdoğan’ın yıllardır cebinde tuttuğu Gül’le ters gitme kartını şimdi bedava kullandığına niye inanayım?
Açık konuşalım; Tayyip Erdoğan’ın partisinde karşı çıkanlara ve Cumhurbaşkanı Gül’e aldırmadan, inisiyatif kullanarak çıkarttığı bu yasayla Fenerbahçe’nin mülkiyeti AKP’ye geçmiş olabilir. Şu noktada tahliye olacak bir Aziz Yıldırım, tıpkı birkaç ay önce Erdoğan’ın akrabası Göksel Gümüşdağ’ı Federasyon Başkanı yapmak için olağanüstü bir gayret gösterdiği gibi Murat Ülker’i ya da bir başka AKP’ye yakın ismi halefi yaparsa hiç mi hiç şaşırmam. Hatta yakında Fenerbahçe kulislerinde ?zaten Erdoğan Fenerbahçeli, Fenerbahçe’yle asıl uğraşan cemaat, Erdoğan cemaate karşı Fener’i korudu? lafları dönmeye başlayabilir. O ?adam gibi adam?, ?referandumda evet? pankartları da tribünlere geri döner.
Olmaz demeyin. Bu ülkede siyasetin futbolun, özellikle de büyük kulüplerin içinde olmadığı tek bir gün olmadı. Başbakanın Fenerbahçe, başbakan yardımcısının Beşiktaş başkanı olabildiği, İttihatçılar’ın, CHP, DP, AP milletvekillerinin, il başkanlarının yönetim kurullarında cirit attığı bir ülke burası. Günümüzde ise siyaset futbola iş dünyası aracılığıyla eklemleniyor. Başkanlar, yöneticiler ihaleler, teşvikler aracılığıyla siyasete bağımlılar.
Taraftar ise bu ülkede meşin yuvarlağın ilk tepildiği günden beri hiçbir zaman, hiçbir kulüpte, bir zerre bile yönetimin parçası olmadı. Taraftarların sınıfıyla, egemenlerinki hep farklı oldu.
O yüzden baştan beri özellikle Fenerbahçe taraftarına derdimi anlatmaya çalıştım. Taraftar olarak egemenlerin mücadelesinde taraf olmayın. Bu adamlar bundan altı ay önce sizi hapse atacak yasayı güle oynaya çıkardılar. Siz hapse düşerken arkanızdan zil takıp oynayanları, bugün hapisten kurtarmaya çalışıyorsunuz. Bu taraftarlık değil, bu kulübü savunmak da değil. Bu istemeden de olsa egemenlerin oyuncağı olmak.
Bugün Şike Davası’ndan içeride yatanlarla onları içeri atanların çıkarı bir gün yine kesişir. Siz dımdızlak kalırsınız ortada. Nasıl ki Aziz Yıldırım içeri girmeden bir ay önce ?Alex’in Türkçe adı ne olsun? diye Erdoğan’a soruyorduysa, yine sorar. Olan hiçbir şey egemenlerin çıkar ortaklığını değiştirmedi çünkü.
İşin en tuhafı şu; şu yasa 18 kulübün, üç büyük partinin ortaklığıyla geçerken taraftar içerideki yöneticilerin derdine düştü de, ?yahu şu bizim canımıza okuyan, özel bilgilerimizi şirketlere satan, bizi yok yere fişleyen, hapse tıkan maddeleri de kaldırın? demedi.
Taraftar egemenlerin derdine öyle daldı ki, kendi derdinden bile feragat etti. Çimenlik tarihinde kendisini ezen fillerin derdini bu kadar sahiplenen çimen görülmemiştir.
Mesele yalnız Fenerbahçe de değil bu arada; Fenerbahçe yalnızca bu davada piyangodan çıkan kulüp olduğu için gündemde. Yoksa o yasayı değiştirten diğer 17 kulübün de diyet borcu var artık Erdoğan’a ve AKP’ye.
Her şeyin bedeli var canlar, bu size yapılan güzelliğin de, günü gelir ödenir, ödersiniz. Şarkınızı besteleyen çıkar mı onu bilemem.
Ama bu hesabı taraftar sırf kendini egemenlerden ayıramadığı için ödeyecek ya, işte ona üzülüyorum.
İlk Yorumu Siz Yapın