1930 Final: Arjantin-Uruguay
İlk Dünya Kupası?nın finali iki komşu ülkenin karşılaşmasına sahne oldu. O yıllarda özellikle Olimpiyat Oyunları?nda büyük başarı göstererek dünya futbolunun zirvesine tırmanan, bu başarıları sayesinde FIFA tarafından ilk Dünya Kupası?nın ev sahipliğiyle ödüllendirilen Uruguay, 1928 Amsterdam Olimpiyatı?nda altın madalyayı kazanırken bileğini ancak ikinci maçta bükebildiği Arjantin?le karşılaşıyordu. Brezilya?nın daha ufukta gözükmediği, Avrupalıların ise ya imkânsızlıklardan ya da ilk kupayı fazla ciddiye almamalarından katılmadıkları bu kupada, bu maçın beklenen bir final olduğu söylenebilirdi. Diğer taraftan maçın Uruguay?ın başkenti Montevideo?da yeni açılan görkemli Centenario Stadyumu?nda oynanması heyecanı arttırıyordu. Maça kente neredeyse bir kol boyu uzaklıkta olan Arjantin başkenti Buenos Aires?ten de taraftarlar gelmişti. Bu karşılaşma Dünya Kupası finali olmasının yanında tam bir derbi maçıydı. Finalde ortam o kadar gergindi ki, iki ekip karşılaşmanın oynanacağı topta bile anlaşamamışlardı. FIFA yetkilileri, ilk yarının Arjantin?in, ikinci yarının ise Uruguay?ın topuyla oynanmasına karar verdi. Mücadeleye iyi başlayan ev sahibi ekip oldu. 12. dakikada soldan ceza sahasına gönderilen çapraz topa vuran Pablo Dorado, Dünya Kupası final maçlarının ilk golünü atmayı başardı. Ancak Arjantin durumu Peucelle?yle eşitleyecek, sonrasında da Stabile?nin güzel vuruşuyla öne geçerek ilk yarıyı üstün kapatacaktı. İkinci yarıda ise Cea ve Iriarte?yle öne geçen Uruguay, Stabile?nin direkten dönen şutuyla korktu; ancak bu kez de sahneye Castro çıktı. Kupada yalnızca açılış maçında forma giyen bu oyuncu finalde kendisine verilen şansı son dakikada da olsa iyi kullandı ve zaferi sağlama alan golü kaydetti. Altı gollü ilk final sonrası Montevideo uyumadı, ertesi gün resmi tatil ilân edildi.
1954 Final: Macaristan – Batı Almanya
İsviçre?nin Wankdorf Stadyumu, 1954 finalinde Avrupa?nın iki devine, Macaristan ve Batı Almanya?ya ev sahipliği yapıyordu. Daha önce Türkiye?nin de bulunduğu grupta oynanan maçı Macaristan 8-3 kazanmış, ancak turu daha önce garantileyen Almanya?da Sepp Herberger yedekleri sahaya sürmüştü. Yine de finalde hâlâ Macaristan?ın favori olduğunu söyleyenler çoğunluktaydı. ?Sihirli Macarlar? olarak anılan ekip, maça kasırga gibi girdi. Daha altıncı dakikada ceza sahasının dışından çekilen şut defanstan sekip sakat sakat oynayan Puşkaş?ın önüne düşmüş ve büyük yıldız takımını öne geçirmeyi başarmıştı. İki dakika sonra ise kaleci Turek?in hatasında bu kez Czibor çıktı sahneye. Macar devleri daha on dakika dolmadan durumu 2-0 yapmıştı. Tribündeki Alman taraftarlar bir başka hezimetten korkmaya başlamıştı. Ancak Nürnberg?de doğan, kariyeri boyunca Nürnberg?de oynayan ve daha sonra son nefesini yine aynı şehirde verecek olan Maxi Morlock aynı kanıda değildi. Onuncu dakikada ceza sahasına çok güzel sarktı ve Rahn?ın soldan ortasına dokunmayı başardı. Almanlar canını dişine takmış maça dönmeye çalışıyordu. Nitekim on sekizinci dakikada, ?patron? lakaplı Helmut Rahn arka direkte topa dokunacak ve Wankdorf?un balçığa dönmeye başlayan zemininde topu kale çizgisinden geçirecekti. İkinci yarıda Almanya?nın direnişi devam etti, ta ki Rahn topu sürerek ceza alanına dalıncaya ve şık bir vuruşla takımı öne geçirinceye kadar. 84. dakikada gelen bu golle Almanlar öne geçmiş ve nefis bir geri dönüşe imza atmayı başarmışlardı. Almanya?nın son dakikalara kadar oyunu asla bırakmama geleneği belki de bu maçla başlamış, final tarihe ?Bern mucizesi? olarak geçmişti. Bu maç aynı zamanda Nazi dönemi sonrası çöküntü yaşayan Almanya?nın, savaşın ardından yaşadığı ilk büyük sevinçti.
1966 Çeyrek Final: Kuzey Kore – Portekiz
İngiltere?de düzenlenen 1966 Dünya Kupası?nda Kuzey Kore diye bir takımın başarı gösterebileceğine inananların sayısı herhalde pek azdı. Ancak Kim Il-Sung?un ülkesinin çocukları Şili?nin ardından İtalya?yı da geçerek bir üst turun yolunu tutmuş, dünyayı da şaşkına çevirmişti. Bu sürpriz ekibin çeyrek finaldeki adresi Liverpool?un Goodison Park Stadyumu, rakibi ise Eusebio?nun sırtladığı Portekiz?di. Maça kâğıt üstünde bakan, tarihi bir farkın çıkacağına inanabilirdi. Ancak var gücüyle oynayan Kuzey Kore, kendisini küçük görenleri yanıltmakta gecikmeyecekti. Daha birinci dakikada sağ kanattan Hang Bong-Zin?in geliştirdiği atakta topa ceza alanının dışından vuran Pak Seung-Zin topu doksana takıyor ve takımını öne geçiriyordu. 22. dakikada soldan gelen topa altı pas içinde vuran Lee Dong-Woon durumu 2-0 yaparken, iki dakika sonra ceza sahasına dalan Yang Seung-Kook, Portekiz?in şokunu üç katına çıkarıyordu. İlk yirmi beş dakikada Avrupalılara sahayı dar eden ve günümüzdekine yakın bir eforla pres yapan Kuzey Kore, Goodison Park?ta da seyirciyi arkasına almıştı. Ancak Asya ekibiyle yarı final arasında dev bir engel vardı; Eusebio. Efsane golcü, ikisi penaltıdan dört gol atarak takımını öne geçirdi. 79?da Jose Augusto?nun golü ise sonucu belirlemişti. 5-3?lük Kuzey Kore-Portekiz maçı, hem kupa tarihinin en ilginç takımlarından birini seyircilere izletiyor, hem de futbol efsanelerinden birinin doyumsuz performanslarından birine ev sahipliği yapıyordu.
1970 Yarı Final: İtalya – Almanya
Dünya Kupalarının en güzel maçlarından biri, aynı zamanda en sıkıcı doksan dakikalardan biriydi. Zira İtalya sekizinci dakikada Boninsegna?yla öne geçmiş, sonraki seksen iki dakikada o ölümcül ve can sıkıcı Catenaccio?yu sürdürerek rakibe gol izni vermemişti. Ancak ne olduysa doksanıncı dakikadan itibaren oldu. Önce maçın son düdüğüne saniyeler kala İtalya?nın Milan takımında top koşturan Volkswagen lakaplı defans oyuncusu Karl-Heinz Schnellinger, Grabowski?nin ortasında Almanya?ya hayat veren golü attı, sonrasında ise uzatmalar gol yağmuruna sahne oldu. Doksan dakika bittiğinde sanki İtalya?nın o müthiş defansı bal kabağına dönüşmüştü. Kaleciyle defansın anlaşmazlığında topu alıp rahatça golü atan Gerd Müller bunu mu düşünüyordu bilinmez ama İtalya?nın bu skora razı olma niyeti yoktu. Maç boyu on bir oyuncuyla defans yapan İtalya, artık defans oyuncularıyla bile gol arıyor ve beraberlik sayısını geriden gelen Tarcisio Burgnich?le buluyordu. Sonrasında ise Luigi Riva takımını öne geçirmeyi başarmıştı. Ancak Gerd Müller de vazgeçmemişti. Ünlü golcü hemen durumu beraberliğe getirdi. Ama santradan itibaren İtalyanlar, rakip topa dokunamadan ceza sahasına geldiler ve Gianni Rivera finali getiren golü Alman kalesine bıraktı. 4-3 biten bu maç ?yüzyılın maçı? olarak hatırlandı ve Dünya Kupası tarihine yazıldı.
1974 Final: Almanya-Hollanda
Brezilya?nın futbol dünyasında büyük bir üstünlük kurduğu 1960?lar geride kalırken, 1970?ler Avrupa?nın uyanışına sahne olmuştu. Avrupa, futbolun klasik taktiklerinin sınırını zorluyor ve oyunun oynanış şeklinde devrim yaratıyordu. Avrupa?da kulüp bazında bu devrimi omuzlayan iki takım sayılabilirdi; Bayern Münih ve Ajax. Bir tarafta Beckenbauer?in, öbür tarafta Cruyff?un başını çektiği iki kulüp kupalara ambargo koymakla kalmıyor, futbolun daha hızlı, daha kolektif ve daha keyiflisi oynanabileceğini de kanıtlıyordu. Bu kulüpler Avrupa?da başarıdan başarıya koşarken bel kemiğini oluşturdukları millî takımların da Dünya Kupası finali oynaması anormal değildi. Tabii bu finalin tarihe geçmesi de. Münih Olimpiyat Stadyumu?ndaki maç, köşe gönderlerinin olmaması nedeniyle tuhaf bir şekilde geç başlamıştı ama gol gelmekte hiç gecikmeyecekti. Hollanda, dünya futbol tarihinin en çok hatırlanan ataklarından birinde defalarca paslaşarak topu Cruyff?a geçirecek, bu müthiş oyuncunun düşürülmesiyle kazanılan penaltının Neeskens tarafından gole çevrilmesiyle Almanya daha topa değmeden 1-0 geriye düşecekti. Daha bu dakikada Beckenbauer ve Berti Vogts başta olmak üzere Alman oyuncuların hakem Taylor?la arası açılmıştı, ama İngiliz hakem yine de 25. dakikada bu kez Almanya lehine bir penaltı çalarken tereddüt etmedi. Hölzenbein?ın kazandırdığı penaltıyı Breitner gole çevirirken, 43. dakikada Gerd Müller?in millî takım formasıyla attığı son gol takıma kupayı getiriyordu.
1982 İkinci Tur: İtalya-Brezilya
Kupa tarihinin bir başka unutulmaz maçı İspanya?da Sarria Stadyumu?nda oynandı. O zamanki statüde ilk turu geçen ekipler ikinci bir üçlü grup oluşturuyor ve bu grubun birincisi yarı finale çıkıyordu. Brezilya ve İtalya, ilk maçlarında Arjantin?i yenmiş ve işi son maça getirmişti. Tele Santana?nın Zico?lu, Socrates?li, Falcao?lu takımı pek çoklarına göre dünyanın tartışmasız en iyisiydi. İtalya ise çok fazla göze batmıyordu. Özellikle son iki yılı bahis skandalı nedeniyle cezalı geçirmiş Paolo Rossi?nin takıma alınması İtalyanları bile şaşırtmıştı. Ancak o Rossi, skandal dışında bir şeylerle anılmaya kararlıydı. Beşinci dakikada Cabrini?nin soldan ortasında kafayla takımını öne geçirdi. Socrates bu gole 12. dakikada Zico?yla yaptığı müthiş verkaçla karşılık verdi. Ama Rossi durmuyordu. Cerezo?nun hatasını değerlendirip durumu 2-1 yaptı. İkinci yarıda Brezilya?da bu kez Falcao çıktı sahneye. 2-2?lik beraberlik Brezilya?ya yetiyordu. Ancak ceza sahası dışından Tardelli?nin yaptığı vuruşu yolda yakalayıp yönünü değiştiren Rossi, hem Brezilya?yı kupa dışına atıyor hem de İtalya?nın zaferine giden yolu açıyordu.
1982 Yarı Final: Fransa-Almanya
Dünya Kupası?nın unutulmaz maçlarından biri de hiç kuşkusuz 1982?nin Fransa-Almanya yarı finaliydi. Sevilla?da oynanan maç, aslında iki ekibin de hazırlıksız yakalandığı bir mücadeleydi. Fransızlar, çeyrek finalde yıpranmış olmanın sıkıntısını yaşarken, Alman takımı ise bir mide virüsü nedeniyle kıvranıyordu. Ancak maç bu sorunlara rağmen çekişmeliydi. Alman takımı ilk yarıda gelişen atakta golü genç Littbarski?yle bulurken, Fransızların yanıtı Platini?nin penaltısıyla gelmişti. Bu arada maç sertleşmeye başlamıştı. Dremmler, Fransız ekibinin nazik hücum hattını ince ince yoklarken, Berndt Förster de Rocheteau?nun sırtına tırmanıyordu. Ancak bunlar kaleci Schumacher?in Battiston?a yapacağının yanında hiçbir şeydi. Platini?nin pasında ceza alanına giren oyuncu bir anda topa çıkan kalecinin darbesine maruz kalmış ve bilinci yarım saatliğine kapanmıştı. Schumacher?in bu kolay kolay iki kez bakamayacağınız hareketine hakem faul dahi çalmadı. Giderek gerginleşen maçın doksanıncı dakikasında Amoros?la Fransa direği geçemeyince mücadele uzatmalara gitti. Uzatmaların başında Tresor ve Giresse, Fransa?yı 3-1 öne geçirdiyse de Rummenigge ve Fischer bu gollere cevap verdi ve penaltılara gidildi. Başka bir maçta sahada kalması mucize olan Schumacher, Almanya adına Six ve Bossis?in penaltılarını kurtarınca bu enteresan maçta kazanan Almanya oldu.
1986 İkinci Tur Maçı: Belçika-Sovyetler Birliği
1986 Dünya Kupası, belki de en pozitif futbolun oynandığı, kazanmaya çalışan takım sayısının en fazla olduğu kupalardan biri. Avrupa temsilcilerinin son derece güzel futbol oynadığı ve bir-ikisi dışında göz doldurduğu kupada en güzel maç da iki Avrupa ekibi arasında yaşandı. Büyük teknik direktör Valeri Lobanovski?nin kısıtlı sürede Dinamo Kiev?den tanıdığı oyuncularla oluşturduğu millî takım, turnuvanın en sürpriz kadrolarından Belçika karşısındaydı. Sovyetler, 27. dakikada o yıl Avrupa?da yılın futbolcusu seçilen Belanov?la öne geçmeyi başardı. İkinci yarıda bu gole karşılık Enzo Scifo?dan geldi. 70?te Belanov yine Belçika defansını mağlup etti ve takımını tekrar öne geçirdi. Ancak bu sefer de Belçika?nın bir diğer yıldızı Jan Ceulemans eşitliği sağladı. Maç uzatmalara gitti. Uzatma devrelerinin başında Sovyetler, Belçika kalesine akın akın gelmeye başladı ancak Jean-Marie Pfaff?ı ve mükemmel reflekslerini geçemiyorlardı. Dakikalar ilerlerken Belçika oyunu dengelemeye başladı. Ceulemans harika toplar dağıtıyor, ekip Stephane De Mol?ün müthiş kafa vuruşuyla öne geçmeyi de başarıyordu. Uzatmaların ikinci yarısında Sovyetler daha da yükleniyor ama golü bulan bu kez Claesen?le Belçika oluyordu. Sovyet takımının Belanov?la bulduğu penaltı golü yetmeyecek, Belçika 4-3 kazanarak adını ilk kez yarı finale yazdıracaktı.
1990 Çeyrek Final: İngiltere-Kamerun
İtalya?da yapılan kupa, futbol kalitesi bakımından bir öncekine pek yetişemese de kupanın şanını kurtaran Kamerun oldu. Eğlenceli futbol oynayan ve kurt golcüsü Roger Milla?yla zevk veren bu ekip, açılış maçında Arjantin?i, sonrasında da güçlü Romanya?yı yenmiş ve bir anda tarafsızların desteğini almıştı. İkinci turda Kolombiya?yı uzatmalarda eleyen Afrika temsilcisi, kıtasının makûs talihini değiştirmeye başlamış, yarı finalle arada yalnızca tek maç kalmıştı. Rakip kelimenin tam manasıyla zor bela ilerleyen ve hiçbir maçında bir golden fazla atmayı başaramamış İngiltere?ydi. Turnuvanın en renkli ekibiyle, en iç sıkıcı takımı karşı karşıyaydı. Maçın 25. dakikasında Pearce?ın ortasında turnuvanın ?soğukkanlı katil? figürü David Platt klasik kafa vuruşlarından birini yaparak takımını üstünlüğe taşımış, ilk yarının sonuna böyle varılmıştı. İkinci yarıda Kamerun geri döndü. Roger Milla?nın da oyuna girmesiyle o zevkli oyununu sergilemeye başlayan ekip, Omam-Biyik?in pasında Milla?nın yere indirilmesiyle eşitlik şansını da buldu. Emanuel Kunde penaltı atışını gole çevirirken, Afrika?nın ?yenilmez aslanlar?ı tekrar maçtaydı. Bu golden hemen sonra Cyril Makanaky?nin şutu direkten döndü. Ondan iki dakika sonra ise Roger Milla İngiliz defansını adeta hipnotize etti, pasını verdiğinde Ekeke?ye işi bitirmek kalmıştı. Ancak kader ağlarını örmek üzereydi. Kamerun, farkı açma fırsatını defalarca kullanamadıktan sonra bitime yedi dakika kala penaltıyla karşı karşıya kaldı. Lineker?in penaltısı maçı uzatmalara taşıyordu. İngiltere uzatmalarda bir penaltı daha bulacak ve yine doğru düzgün gol pozisyonu dahi bulamadan yoluna devam etmeyi başaracaktı. Kamerun tarih yazmanın eşiğinden dönmüştü ancak Milla?nın ekibi futbol tarihine altın harflerle yazılıyordu. İşin ilginç yanı, Espanyol?la daha önce penaltılarla Avrupa Kupası kaçıran kaleci Thomas N?Kono?nun Dünya Kupası yarı finalini de yine iki penaltı yüzünden kaybetmesiydi. N?Kono?nun penaltı lâneti orada da kalmayacak, daha sonra kaleci antrenörü olarak bir kez daha penaltılarla UEFA Kupası üzüntüsü yaşayacaktı.
1994 Çeyrek Final: Hollanda-Brezilya
Kupa tarihinin unutulmaz gol düellolarından biri de Dallas?ta yaşandı. İlk yarısı 0-0 biten maçta futbolseverler unutulmaz bir ikinci yarıya tanıklık etti. Maçta perdeyi açan Brezilya?nın müthiş golcüsü Romario oldu. Sonrasında Bebeto durumu 2-0 yaparken aynı zamanda yeni doğan bebeğine selam gönderiyor ve tüm zamanların en popüler gol sevinçlerinden birini de yaratıyordu. Ancak Hollandalılar vazgeçmediler, onların da kendi yıldızları vardı. Bu yıldızlardan Dennis Bergkamp farkı bire indirirken, beraberlik sayısı Aron Winter?den geldi. Maç yıldızların mücadelesi gibi geçiyordu ama sonucu belirleyen sürpriz bir kahraman oldu. Leonardo?nun cezası nedeniyle ilk on bire alınan Branco önce Overmars?ı formasının yakasından çekip indirerek geçti, sonra da iki Hollandalıyı iterek aralarına daldı ve kendini yere bıraktı. Hakem pozisyondaki iki net Brezilya faulünü seçememiş ve serbest vuruşu Güney Amerika ekibi lehine vermişti. Kosta Rikalı hakem, Ronald Koeman?ın aynı pozisyonda yerdeki Branco?yu tekmelediğini de göremedi. Serbest vuruşu olayın merkezindeki adam Branco kullandı ve müthiş bir golle takımını çeyrek yüzyıl sonra ilk kez yarı finale çıkardı. Brezilya buradan sonra kupayı da alacaktı.
1998 Çeyrek Final: İngiltere-Arjantin
İngiltere ile Arjantin arasındaki maç, yüksek futbol kalitesinden ziyade penaltıları, Beckham?ın atılması ve heyecanıyla hatırlanıyor. Ve bir de tabii genç Michael Owen?ın prömiyerini yaptığı o müthiş golle. Bu maçı bu kadar önemli ve hatırlanır kılan noktalardan biri kuşkusuz İngiltere?yle Arjantin arasındaki rekabet. 1980?lerde Falkland Savaşı?yla tırmanan gerginlik, 1982?deki kupada iki ülke taraftarlarının kavgasıyla artmış, 1986 Dünya Kupası?nda Maradona?nın elle attığı golle iyice derinleşmişti. İki ülkenin sorunu futbolla başlamamıştı ama futbolla kök salıyordu. 1998?deki karşılaşma bu nedenle bir derbi havasında oynandı. Daha ilk dakikalarda Arjantin defansının Owen?a çift dalması karşılaşmanın nasıl geçeceğinin bir işaretiydi. Kasti faullerin havada uçuştuğu maçta ilk penaltı beşinci dakikada Arjantin lehine geldi. Biraz kuşkulu gözüken penaltıda golü Batistuta buldu. Hakem Kim Nielsen bundan dört dakika sonra bu kez Michael Owen?ın kendini yere attığı pozisyona penaltı çaldı. Eşitlik sayısını Shearer kaydetti. Owen?ın attığı güzel gol, maçın kalitesini biraz yükseltmeyi başardı. Bu gole Zanetti karşılık verdi ve maç penaltılara kadar gitti. David Batty?nin penaltısını kurtaran ?marul? lakaplı Carlos Roa, Arjantin?i yarı finale çıkardı ve maçın kahramanı oldu. Vejetaryen olması nedeniyle kendisine bu lâkap takılan kaleci, bir süre sonra dini inançları gereği futbolu bırakacaktı. Maçın bir diğer unutulmaz karesi ise David Beckham?ın yaptığı lüzumsuz faul ve gördüğü kırmızı karttı. Beckham bu karttan sonra İngiliz basınının sempatisini kazanabilmek için epeyce uğraşmak zorunda kaldı.
1954 dünya kupası bölümünde ilk maçta Macaristan Güney Kore’yi 9-0 yendi.Batı Almanya da Türkiye’yi 4-1 yendi.O zamanın statüsüyle gruptaki takımlar 2 maç yapıyordu.2.maçlarda ise Macaristan Batı Almanya’yı yendi.Türkiye de Güney Kore’yi yendi.Grupta Türkiye ve Batı Almanya’nın puanları eşit olduğu için eleme maçı oynadılar.Yani şunu demek istiyorum.Batı Almanya Macaristan karşısına grubu garantileyerek çıkmadı.
evet, garanti gördükleri için demeliydim, teşekkürler.