Futbol, bir popüler kültür öğesi olarak, üzerine yapılmış her türlü entelektüel çabanın, her düşünce kırıntısının sloganlaşmasına ve içinin boşaltılmasına çok açık bir alan. Bu durum hâliyle, futbola dair birikimli bir entelektüel külliyatın oluşmasını engelliyor. Sosyal bilimlerin ilgi alanında kendine yeni yeni yer bulan futbol çalışmalarının bir kanonunun oluşması için hem ortada yeterli miktarda ürün yok, hem de var olan ürünler popüler futbol kültürünün yıpratıcı etkilerine dayanmakta güçlük çekiyor. Dolayısıyla, futbol üzerine yapılan çalışmaları içi çok dolu olmayan bir romantizmin tuzaklarına düşmekten çok fazla koruyamıyoruz. Simon Kuper ve Eduardo Galeano’nun çalışmaları seslendiği kitle tarafından birer pop fetiş objesine dönüştürüldüğünden, bu yıpratıcı etkiye en çok maruz kalanlardan. Hele ki ?futbol asla sadece futbol değildir? aforizması.
Dolayısıyla futbol hakkında edilecek her yeni kelâm, bir öncekini sorgula(t)mayı gerektiriyor. Bu paradoksal olarak onu öldürmüyor, aksine canlı tutuyor. Çünkü onu bir slogana dönüşmekten kurtarıyor, beraberindeki argümanları gözden geçirmeyi ve yenilemeyi gerektiriyor. Bu süreç tabii sosyal bilimlerin hiçbir alanında yaşanmamış, yeni bir şey değil. Ama futbol çalışmaları için yeni. Bir çalışmayı konusunun ?İncil?i olmaktan kurtarmak, onu üzerine tartışılabiliyor kılıyor, ki futbol çalışmalarının ilk örneklerinin buna çok ihtiyacı var.
Ben, futbol ve siyaset ilişkisine dair yeni bir şeyler söylenebilmesi için, ?futbol asla sadece futbol değildir? aforizmasının sorgulanmasının son derece faydalı olduğunu düşünüyorum. Zira sözün söylenirkenki anlamının oturduğu bağlamla, şu anda popüler kültür içerisinde oturtulduğu bağlam birbirine zıt. Aslen futbolun yalnızca saha içerisinde oynanan bir oyun olmadığını, yaşamın, kamusal ve politik alanın parçası olduğunu, bu anlamda yaşamdan soyutlanamayacağını anlatmaya çalışan bir söz öbeği; futbolun içinden kafayı dışarı hiç çıkarmadan hayata dair her şeyin anlaşılabileceği gibi bir anlam ifade eder hâle geldi. Yani futbolu modern hayat içerisinde sokulduğu (modernite öncesi futbol sınırsız çayırlarda oynanırdı) kireçle çizilmiş dört çizginin içine sıkışmaktan kurtarma çabası, bir anda tüm hayatı o dört çizginin içine sığıştırma denemelerinin sloganı hâline geldi. Bunu böyle olmaktan çıkarmak lazım.
O yüzden, aforizmanın yeni bağlamının yüklediği anlamları reddetmek gerek. ?Futbol sadece futboldur? diyerek ?futbol asla sadece futbol değildir?in başlangıçta anlatmaya çalıştığı şeyleri anlatmak -yine paradoksal olarak- mümkün. Evet, futbol sadece futbol olarak da algılanabilir, ama bu onu ?kamusal? ve ?politik alan?ların parçası yapmaktan alıkoymaz. Futbol, yalnızca futbol hâliyle de insanlar tarafından ve insanların yaşayışını etkileyecek şekilde var olmaktadır, ve bu anlamıyla da fazlasıyla politiktir. Bu oyun ve etrafında yarattığı kültür, insanların ?politik alan?daki varlıklarını hem -iki farklı açıdan- yansıtır, hem de yükseltir. İki farklı açıdan diyorum, çünkü futbol hem insanların politik algılarını aktardıkları bir alandır, hem de bu algılardan beslenen olarak ortak bir ?politik alan?dır. Daha basitçe ifade etmek gerekirse, insanlar futbolu hem hayata bakışları ve politik algıları üzerinden okurlar; hem de kendi algılarını futbolun politik mikrokozmosunda savunurlar. Futbol, örneğin hem bir kapitalisti hem de bir sosyalisti güzelliğiyle ve ilginçliğiyle kendisine çekebilir, ama onları tek başına kapitalist ya da sosyalist yapmaz. Aynı şekilde bir sosyalistle, bir kapitalistin aynı futbola baktıkları zaman algılayacakları şey de farklı olacaktır. Mesela, bir kulübün yaptığı yeni bir stadyum, bir taraf için artan rantla beraber yükselecek bilet ücretleri ve işçi sınıfından taraftarların artık o stadyuma giremeyecek olmasıdır; diğer taraf için ise daha konforlu bir maç izleme deneyimi, kulübün kasasına giren para ve alınacak pahalı futbolcular anlamına gelir. Futbol içindeki herhangi bir olay insanların algılarına göre iki ve daha fazla şekilde yorumlanabilir, bu farklı görüşlerin ortaya konulması ise futbolun ?politik alan?ını teşkil eder. Tabii ki her burjuva demokrasisinde olduğu gibi bu alan da egemenlerin manipülasyonuna açıktır, yine aynı nedenden dolayı da ezilenlerin mücadelesi için zorunlu bir mevzi olma özelliği taşır.
Özetlemek gerekirse; futbola metafizik ya da romantik anlamlar yüklemektense, onu iyi örneklemlenmiş bir toplum mikrokozmosu olarak algılamak bizi hem entelektüel, hem de ideolojik anlamda daha ileri götürür. Futbol sadece futbol olarak kabul edildiği durumda da politiktir ve dolayısıyla bir mücadele alanıdır. Bu mücadele verilirken, futbolun o tılsımlı çekiciliğinin getirdiği romantizmi, diyalektik düşünceden bilinçli bir şekilde ayırabilmek, mücadelenin kendisinden bir şey götürmediği gibi, gücünü de arttıracaktır.
İlk Yorumu Siz Yapın