Bugünlerde reklam panolarında Gençlik ve Spor Bakanlığı?nın devasa afişleri var, belki görmüşsünüzdür. Başlık, ?Gençlik Şüheda?nın İzinde.? Daha bu başlıktan insanda bir ?hayırdır inşallah? duygusu uyanıyor, lâkin nutkun asıl tutulduğu an afişin içeriği anlaşıldığında vuku buluyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı, tam on bin genci Sarıkamış?a, şehitleri anmaya götürüyor. İttihatçı Enver Paşa?nın izansızlığı nedeniyle on bin insanı açlıktan ve soğuktan ölmeye gönderdiği, modern Türkiye tarihinin en büyük rezaletlerinden birinin peşine sürüyor yani. Enver?e bir daha hiçbir ordunun kumandanlığının verilmemesine neden olan, kendisini alay ve öfke konusu olmaktan kurtarmak için hakkında aylarca süren bir sansür uygulattığı bu askeri kifayetsizlik anıtını hatırlamak için on bin genci o soğuğa tekrar sürmek şart mıydı bilemiyorum. Ama en azından oraya gidecek çocuklar, karda kışta Sarıkamış yollarına düşmenin akıl kaldırır bir fikir olmadığını yaşayarak öğrenecekler. İlk keresinde öğrenilemediyse, bu kadarına da şükür. Tabii Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Sarıkamış?taki öğrencilere kırtasiye yardımı yaparken, bakanlığın din ve militarizm propagandasından başka şeyle ilgilenmemesi feci.
Tabii on bin öğrenciyi Envervari bir hamleyle kara, kışa sürmenin Gençlik ve Spor Bakanlığı?nın asli görevi olup olmadığını tartışmak lazım. Suat Kılıç?ın ve bakanlığının Enver?e olan bu ani ilgisinin nedenlerini kurcalamayı Emekli Meclis Üyeleri İttihatçıları Tespit Komisyonu başkanı, cevval sosyalist Ufuk Uras?a veya Yıldıray Oğur gibi basınımızın değerli İttihatçı detektörlerine bırakmak daha doğru. Ancak yine de 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle birincil görevi ?Gençliğin kişisel ve sosyal gelişimini destekleyici politikaları tespit etmek, farklı genç gruplarının ihtiyaçlarını da dikkate alarak gençlerin kendi potansiyellerini gerçekleştirebilmelerine imkân sağlamak, karar alma ve uygulama süreçleri ile sosyal hayatın her alanına etkin katılımını sağlayıcı öneriler geliştirmek ve bu doğrultuda faaliyetler yürütmek, ilgili kurumların gençliği ilgilendiren hizmetlerinde koordinasyon ve işbirliğini sağlamak? olan belirlenen Gençlik ve Spor Bakanlığı?nın Sarıkamış fiyaskosu simülasyonuyla bu hedeflerden hangisini tutturduğunu sorabiliriz. Daha önce futbol taraftarlarından ?cephede omuz omuza savaşmalarını? beklediğini açıklayan Sayın Suat Kılıç, gençliği ?şühedanın izine? sürerken bizim aklımızın ermediği bir ulvi amaç düşündüyse onu bilemeyiz tabii. Ama sanki gençleri spor yapmayan, lisanslı ve lisanssız sporcu sayıları nüfusuna göre komik düzeyde olan bir ülkede bu bakanlığın görevi bize buymuş gibi gelmedi.
Hükümetimizin bu hafta sporla ilgili bizim hafsala duvarımızı aşan tek icraatı bu da değildi. Maliye Bakanlığı, spor kulüplerinin kendisine olan vergi borçlarını silme kararı aldı. Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor?un bu hamleyle kamuya olan yaklaşık 120 milyon liralık borcu silinecek. Borcunu ödeyen Fenerbahçe ise ?yağma yok, bize de muafiyet verin o zaman? kafasında. Bu borçlar silinmezse, malum, okkanın altına gidecek kulüpler var. Beşiktaş?la Galatasaray Avrupa Kupaları?na katılım hakkını kaybetmesin diye yapılan bir düzenleme bu. Hani o yere göğe koyulamayan Finansal Fair Play palavrası var ya; işte UEFA?nın Doğu Avrupa?daki sermayesi bol ülkeler üzülmesin diye açık bıraktığı kapılardan biri. Benim önüme temiz tabak getirin de diyor UEFA, pisliği hangi halının altına süpürdüğünüz benim derdim değil. Durum böyle olunca, kamunun 120 milyonunu da inek içiyor, inek dağa kaçıyor, dağ da yanıp bitip kül oluyor. Zaten ?kamu yararına çalışan dernek? statüsünü senelerdir suistimal eden, bu sayede okkalı vergi ayrıcalıklarından yararlanan kulüpler, halkın parasını biraz daha iç ediyorlar. Devlet de bırak bunu engellemeyi, bizzat bu işlerin önünü açıyor.
Şöyle bir bakınca görüyoruz ki, bu icraatların kamuya bir hayrı yok. Spor adı altında yapılan bu çalışmalar, sıradan insanın hayatına zerre etki yapmıyor. Aksine onun için harcanacak zaman, enerji ve para çarçur ediliyor. Peki spor işleri kamunun çıkarına yapılmayacaksa, kimin çıkarına yapılacak? On bin öğrenciyi Sarıkamış?a sürmekten ya da 120 milyonluk borcu kendi şahsi parasıymış gibi helâl etmekten kimin çıkarı var? Bu her kimse, kamu lehine işlem yapması gereken devletin görevi onun arkasını kollamak mıdır?
Bu faaliyetlerin nasıl bir gençlik yaratmaya niyetlendiğini daha sonra detaylı olarak kurcalarız.
*6 Ocak 2013 tarihli Evrensel Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
İlk Yorumu Siz Yapın