Maç izlerken insanın konsantrasyonunu bozan iki şey var; biri iki takımı da sevmemek, diğeri ise iki takımı birden sevmek. Bugünkü maçlarda benim için ikinci durum söz konusuydu. Dünya Kupası eşleşmelerinin bugünkü dörtlüsü, yani Güney Kore, Uruguay, Gana ve Amerika Birleşik Devletleri kendini devlerin parsellediği futbol dünyasına kanıtlamak için emek harcamak zorunda olan takımlar. Zira biraz Uruguay dışında hiçbirinin büyük yıldızları yok, yani bu Dünya Kupası?nda hak ettikleri övgüyü almak için vize kuyruğunda sabahlayan TC vatandaşları misali sebat göstermeleri gerekiyor. İnsandaki futbol zevkini vakumla çekip alan süper defansif endüstri sirklerine gösterilen ihtimamın yüzde onuna mazhar olmaları için bu takımların ağızlarıyla pelikan kafeslemeleri lazım. İşin güzel tarafı, bu emeği harcıyor olmaları. Bu dört takım, elde kalan on altının en çalışkan dörtlüsü, mahşerin dört emekçisi.
İlk maçta karşı karşıya gelen iki takımdan Uruguay?ı izlemeyi seviyorum. 4-3-3 oynadıkları zaman insanın gözünü okşuyorlar. Cavani-Suarez-Forlan üçlüsü hakikaten fena, ancak buna rağmen kimse onları tam dikkate almıyor. İki Dünya Kupası alan, üç final oynayan bu futbol ülkesi Arjantin?in, Brezilya?nın gölgesinde kalmaya mahkum edilmiş durumda. Paraguay?ın, Şili?nin durumu Avrupa?ya daha az oyuncu gönderdikleri için daha da kötü. Mesele şu ki; Prömiyer Lig?e ve La Liga?ya damperli kamyonla oyuncu ihraç etmiyorsan, kimse senin varlığını kabul etmiyor. Bundesliga ve La Liga bile kesmiyor endüstri futbolu müptelalarını. Bu liglerden oyuncun varsa da, istersen futbolu dört toynağından bağlayıp besmeleyle Hakk?ın rahmetine kavuştur, herkesin favorisisin. Uruguay?ın rakibi Güney Kore?nin durumu daha da kötü. Hem Park Ji-Sung dışında tanınan oyuncusu yok, hem de bütün ?beyazlar? hepsini aynı oyuncu sanıyor. Kendi ülkelerinde bile beyzbol kadar hatırları yok. Tabii bu konuda Amerika takımının eline su dökemezler, ama olsun. İki takımı da sevince her gole sevindim, fena da maç olmadı. Sonunda Kore?ye üzüldüm, ama onlar nasılsa bir sonraki kupaya yine gelir, aynı iştahla oynarlar.
İkinci maçta ikilem daha da büyüdü. Gana elensin istemiyordum, çünkü kalan son Afrika takımı. Şimdi elense ?bak işte Afrika?da kupa yapılmaz, takımları elendi hemen? diyecekler. Ama Amerika?ya da kıyamıyorum. Tamam, Amerika kapitalizmin beşiği de, futbol Amerika?nın en az kapitalist şeyi. Futbolun sermayesini Amerika?da aramak abes, futbolda at koşturan Amerikalı kapitalistler bile Amerika?da değil İngiltere?de yerleşikler. Neyse, fazla uzatmayayım, şurada bir yazı yazmıştım konuyla ilgili, dileyen okusun. Özetle, seviyorum Amerikan futbol takımının akıntının tersine yüzme çabasını. Bu da güzel maç oldu, Amerika yine klasik olarak avans verdi rakibine. Zaten bu kupada önde oynadıkları dakika sayısı üç buçuk, bir kere öne geçtiler, saniyeler sonra maç bitti. Maç boyunca içimden bir ses benim 10.45?te başlayan mesaim gecenin kör vakitlerine sarksın diye bu maçın uzayacağını söylüyordu. Zira, bugün anlattığım Kadınlar U17 Avrupa Şampiyonası maçı da 0-0 bitti ve penaltılara kadar gitti. Benim anlatacağım maçlara 0-0 diye İddaa oynayan ve deve yüküyle para kazanan insanlar var. Benim uğursuzluğumdan faydalanmak ayıp tabii de, bu bahtsızlığın çaresi nedir hiç bilmiyorum. Ki al işte, bu maç da uzadı. “Neyse iyi oynayan kazansın” demeye kalmadı Gyan golü attı. E be kardeşim, şunu doksan dakikanın beri tarafında atsaydın da, biz de işimize baksaydık. Benim gözüm yatağa bakıyor, evde kedi mama bekliyor. Peki, 2-1 bitsin bakalım. Çeyrek final Uruguay-Gana, bakalım kim kalacak bizim emekçilerden? Kim kalırsa kalsın karşı taraftan gelebilecek kodamanlara karşı desteklemek farzdır.
[…] This post was mentioned on Twitter by . said: […]