Amerikan futbolu ligi NFL, geçtiğimiz çarşamba gecesi oynanan Giants-Cowboys maçıyla başladı.
NFL, ışıltılı Amerikan profesyonel spor dünyasının şahikası. En büyük stadyumlar, en ışıltılı şovlar, en etkileyici TV yayınları, en pahalı maç biletleri… Finali Superbowl, her yıl TV takviminin en büyük prodüksiyonu. 16 hafta oynanan normal sezon ve playoff maçlarının her biri ise başlı başına birer büyük şov.
Beysbol, Amerika?nın gelenekselliğini ne kadar temsil ediyorsa; NFL de ?görkemli Amerikan rüyası?nı temsil ediyor. Bir başka deyişle global spor kapitalizminin tepe noktasını.
NFL, izlemesi gerçekten büyüleyici bir lig. Amerikan futbolu zevkli ve heyecanlı bir spor. Güzel görüntülerle, kusursuz rejilerle ekrana taşındığında hakikaten bir görsel şölen.
Ama neyin uğruna?
Spor kapitalizminin ürünleri biraz fast-food yemeklere benziyor, mesela sosise. Evet, yediğinizde tadı bağımlılık derecesinde hoşunuza gidebilir, ama o neredeyse damardan almak istediğiniz şeyin nasıl üretildiğini görmek istemezsiniz.
Tüm zamanların en iyi kotarılmış spor şovlarından biri, belki de en iyisi olan NFL?in arka planında da korkunç gerçekler yatıyor. NFL oyuncuları, spor dünyasının en büyük risk gruplarından birini oluşturuyor. Bir NFL oyuncusunun ortalama yaşam süresi 58 yıl olarak gösteriliyor. Bu sıradan bir erkeğinden ortalama 15 yıl daha kısa. Spor alanında bu kadar kısa yaşam süresi olan bir tek profesyonel bisikletçiler var. Özellikle defansın ön hattındaki oyuncuların kalp hastalıklarından ölme riski, normalin yüzde kırk kadar üstünde. Yakın zamanda yayımlanan bir araştırma, oyuncularının kafa travmalarına bağlı ölüm riskinin Alzheimer ve Lou Gehrig hastalığı gibi rahatsızlıklardan daha yüksek olduğunu gösterdi. Ve intiharlar… Başta bu sporun efsanelerinden Dave Duerson olmak üzere pek çok oyuncu hayatına son verdi. Duerson, intihar notunda beynini araştırma yapılması için bir enstitüye bağışladı. Sürekli kafaya alınan darbelerin intihar eğilimini ve majör depresyon ihtimalini kuvvetlendirdiğini savunan bilim insanlarının sayısı az değil. Steroid kullanımı da son yirmi yılda kontrollerin arttırılmasına rağmen devam ediyor.
Bunlara bir de iş güvencesi eklendi. NFL yönetimi, ligde görev alan hakemlerin çalışma koşullarını değiştirmek üzere lokavta gitti. Şu anda NFL hakemleri yarı zamanlı olarak çalışıyorlar ve maç başına en fazla sekiz bin Amerikan doları kazanıyorlar. Her hakemin baş hakem olmadığı ve bir sezonda en fazla yirmi maç yönetebilecekleri düşünüldüğünde, bir hakemin yalnızca maç yöneterek kazandığı para çoğunlukla bir ABD?linin ortalama yıllık gelirinin altında kalıyor. Yani, her koşulda NFL hakemleri yaşamak için başka gelir kaynaklarına ihtiyaç duyuyorlar. Yeni düzenlemeyle, NFL yönetimi hakemleri tam zamanlı yaparken, hem ekstra gelir imkanlarını elinden alıyor, hem de emeklilik başta olmak üzere sosyal güvenlik planlarını buduyor. NFL, hakemler sendikasının öne sürdüğü koşulları kabul ettiğinde yıllık 50 milyon dolar gibi bir para harcamak durumunda; ligin geçen seneki geliri ise 10 milyar dolara yakın. Bu rakamın önümüzdeki on yılda 20 milyar doları bulması bekleniyor. NFL yönetiminin dayattığı koşullarla, hakemlerin istediği arasındaki fark ise senelik dokuz milyon dolar civarında. Yalnızca final maçındaki 30 saniyelik bir reklam alanının bile üç buçuk milyon dolara satıldığını düşünürsek hakemlerin istediği rakamlar NFL için deve kulak tüyü bile değil.
Peki hakemler yokken lig nasıl oynanabiliyor? Çok basit, kelimenin tam anlamıyla sağdan soldan toplanan taşeron hakemlerle. Şu anda ligde görev yapan ?yedek hakemler?, kolej liglerinin ikinci ve üçüncü kümelerinden, hatta kadın oyuncuları ilgi çeksin diye iç çamaşırıyla sahaya süren Lingerie Football League?den toplama. Normal hakemlerin üçte biri kadar ücret alıyorlar. Hemen hemen hiçbiri, hayatında NFL seviyesinde sporcuların oynadığı bir maçı yönetmemiş. Sezon başı görev yaptıkları hazırlık maçlarında bırakın kararları, kuralları, zaman zaman takımları bile karıştırdılar. Pek çok faulü görmediler, es geçtiler. Yıldız oyuncular, istediklerinde bu hakemleri parmaklarında oynatabiliyorlar. Yukarıdaki sağlık istatistikleriyle, faul çalmaya çekinen hakemleri yan yana koyduğunuzda ortaya felaket çıkıyor.
Bu yazıda kullandığım bilgilerin birçoğunu The Nation?daki köşesinden öğrendiğimiz Dave Zirin, NFL yönetiminin lig standartlarında üç kuruş para denebilecek meblağlar için hem hakemlerin hayat standardını, hem de oyuncuların sağlığını tehlikeye atan lokavtın yalnızca spora ait bir sorun olmadığının altını çiziyor. Bu, işçileri ?hizaya getirmek? için kullanılan bir silah ve ABD?de işverenlerce kullanımı son yıllarda fazlasıyla arttı.
Amerikan futbolu ve NFL, Türkiye için yabancı sayılabilecek bir konu da olsa iş güvencesine yapılan saldırılar ve taşeronluğun tehlikeleri bizim için hiç de uzak meseleler değil. Amerikalı emekçilerin yüz yıldan fazla süren sendikal mücadelelerle edindiği kazanımlar spor dahil, pek çok alanda tehdit altında. Bunun küresel etkileri, geçmişte ve bugün olduğu gibi yarın da Türkiye?de gözlemlenecek. Ülkemizdeki spor organizasyonları belki NFL?le kıyaslanamayacak kadar ilkel; ama alt futbol liglerindeki insaf dışı koşulları, özellikle amatör liglerde maç yöneten hakemlerin iş yükünü, iki sezon önce Beşiktaş?ta istenmeyen basketbolcuların haklarından vazgeçsinler diye zorla çıkarıldıkları yaz idmanlarını düşününce; ama en çok da emek dünyasını her gün sistematik olarak tehdit eden iş çevrelerinin Türkiye sporundaki kesin hakimiyetini hatırlayınca NFL?de yaşananlar Türkiye?deki spor dünyasına çok daha eleştirel bakma zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Zira NFL?le, Türkiye?de spor ligleri arasında farklı olan şey yalnızca sistemin çarklarının yerleştirilme biçimi, o çarkları çevirenlerin sınıf çıkarları ise birebir aynı.
İlk Yorumu Siz Yapın