Çocukluğunda büyüyünce ne olmak istediği sorulduğunda hep ?iri biri olmak istiyorum? diye cevap verirdi. Büyüdüğünde bu ?iri biri olmak isterdim?e dönüştü, zira iri biri olamamıştı. Aksine, sonradan teşhis edilen ama aslında doğuştan gelen bir hastalık yüzünden büyümesi sekteye uğramış, ufak tefek biri olarak kalmıştı. Cüce filan değildi, askere almışlardı mesela, ama kısaydı, kolları inceydi, vücudu kassızdı, çabuk yorulduğu için spor da yapamıyordu. Tek yapabildiği az yiyip zayıf kalmaktı, böylelikle ufak tefekliğinden önce zayıflığı ön plana çıkıyordu. Ancak zayıf olmak onu iri biri olma özleminden daha da uzaklaştırıyordu.
O hâlâ iri biri olmak istiyordu. İtilip kakılamayan, herkesin biraz çekinerek baktığı biri. Öyle ki insanlara iyi davrandığında, gülümsediğinde bile onu sinirlendirdiklerinde dövebileceğini bilsinler.
Bir gün bir gazetede ?tek dileğinizi gerçekleştiriyoruz? diye bir şey gördü. Bir çeşit sivil toplum örgütü gibi bir şey, şu Avrupa Birliği?nden vaktinde fon alıp nereye harcayacağını şaşıranlardan. Muhtemelen başkanının kartvizitinde ?aktivist? filan yazıyordu. Neyse, önemli olan bu değildi. Onun tek bir dileği vardı ve bunun gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğini öğrenmek istiyordu.
Gazetedeki haberde adresi geçen internet sitesine girdi. Mail atmayı düşündü, sonra meselenin aciliyetinin yeterince anlaşılamayacağından ürküp telefon etmeye karar verdi.
Telefonu genç bir kadın açtı, adam bir dileği olduğunu söyleyince, ?bir dakika? dedi.
Bekleme müziği (Black?in ?Wonderful Life?ı) ortada kesildiğinde telefonda daha oturaklı bir kadın sesi duyuldu. Bu kartında ?aktivist? yazan kadının sesi olmalıydı.
Adam derdini bu kez daha detaylı anlattı. İtilip kakılmamak kısmını filan da.
Kadın duraklamadı, ?tabii yapabiliriz, bir görüşelim? dedi.
Görüşme olumlu geçmiş, kartında ?aktivist? yazan kadın adamın dileğini gerçekleştirmeyi kabul etmişti. Ertesi hafta genç kadın ?herhalde asistandı- arayıp bir adres verdi.
Adam adrese gittiğinde onu dev bir alet karşıladı. Soyulup teflon duvarlı bir kulübeye sokuldu. Kabin boynuna gelecek kadar suyla dolduruldu. Bir ilaç enjekte edildikten, sonra adam bayıldı. Önlüklü ve boneli teknisyenler beyaz bir toz, yine beyaz iki çeşit farklı granül ekledi. Kulübenin kapısını kapatıp dışındaki saati üç saat kırk dakikaya ayarladılar.
Süre dolduğunda kulübe ötmeye başladı. Adam sese uyandığında hakikaten kocaman olduğunu fark etti. Yani öyle dev filan değil ama iriydi. Tam istediği gibi, kabarmış gibi duruyordu.
Zaten uzun süredir hazır tuttuğu büyük boy elbiselerini giyip sokakta gezmeye başladı. Her şey hakikaten hayal ettiği gibiydi. İnsanlar ondan çekiniyor, tartışmaktan, dalaşmaktan kaçınıyorlardı. Yarattığı etkinin sınırlarını merak etmiyor değildi. Denemeye başladı. Yaya geçidinden geçenlerin üzerine hızla gelen taksinin arkasından taş attı. Taksici arabadan küfrederek indiğinde adamın boyutunu görüp içeri geri girdi. Sokakta kendisine omuz atan tipi sarstığında adam nasıl kaçtığını bilemedi. Kızlara laf atan birkaç genci kovaladı. Kendisini bir süper kahraman gibi hissediyordu.
Bir gün yine sağa sola korku salarak gezerken yolun ortasında durmuş iki araba ve itişen iki adam gördü. Adamlardan arabaya yaslanmış, daha doğrusu kıstırılmış olanı eski hâli gibi ufak tefekti. Görünüşe göre az sonra sağlam bir dayak yiyecekti. Kaçınılmaz gözükenden kurtulmak için özür üstüne özür diliyordu küçük adam, üstelik muhtemelen haklı olduğu hâlde. Eskiden küçük, artık iri olan adam, bu manzarayı iyi biliyordu. Ve şimdi değiştirmek için şansı vardı.
Koşa koşa kavganın mahaline yaklaşıp küçük adamı dövmeye hazırlanan nispeten daha iri adamın arkasından atıldı. Adam kendisine arkadan neyin çarptığını anlamak için yana döndüğünde küçük adamın elindeki bıçak parladı. Eskiden küçük, artık iri olan adam kayarak bıçağın üstüne yapıştı. Bıçak yağlarının içinde kaybolmuş, dışarıda sapı kalmıştı.
Kan kaybından ölürken son sözleri, ?küçük biri olmak isterdim? oldu.
İlk Yorumu Siz Yapın