Her Dünya Kupası, beraberinde onlarca insan hikâyesiyle geliyor. Kuzey Kore-Brezilya maçı öncesi millî marş Aegukka söylenirken gözyaşlarını tutamayan Jong Tae-Se?nin hikâyesi bunlar arasında anlatılmayı özellikle hak ediyor. ?Halkın Rooney?si? lakaplı oyuncu Japonya doğumlu. ?Zainichi? olarak anılan, Kore Savaşı?yla beraber, yani vatanları parçalanırken Japonya?ya yerleşen ailelerden birinin çocuğu. Ailenin Güney Kore pasaportu var ancak Tae-Se?nin millî marşı söylerken tribünde göz göze geldiği annesi onu bir Kuzey Koreli gibi yetiştiriyor, Kuzey?in Japonya?daki şubesi diyebileceğimiz Chongryon?un açtığı okullardan birine gönderiyor.
Uzaktaki ülkenin kahramanı
Tae-Se, ?Büyük Lider? Kim Il- Sung?un öğretileriyle büyürken, bir taraftan da Japonya?nın Uzakdoğu- Batılı yaşam tarzıyla tanışıyor. Ortaya en az Kim Il-Sung?un NBA ve Hollywood delisi oğlu Kim Jong-Il kadar enteresan biri çıkıyor. Bir taraftan Rap dinleyip, Blackburn Rovers formasıyla gezen bu genç adam, diğer taraftan Kuzey Kore adına oynayabilmek için Güney Kore pasaportunu iade etmeye çalışıyor ve bunun için her kapıyı çalıyor.
Aslında bu bakımdan Jong?un Paris doğumlu Cezayirli millîlerden ya da bizim gurbetçilerden farkı yok. O da göç rüzgârlarının savurduğu binlerce aileden birinin çocuğu, o da iki vatan yorgunu, o da uzaklarda bir yerin hasretiyle yaşıyor. Ve bir akşam dünyanın bir ucunda, futbolun en büyüklerinden birinin karşısına çıkıyor bu yumuşak bilekli genç adam; hayalleri, mücadelesi, ülkesi ya da ülkeleri geçiyor gözünün önünden, annesiyle bakışıyor ve gözyaşlarını tutamıyor. Jong Tae-Se bize futbolun hâlâ insanların oyunu olduğunu hatırlatıyor. Kuzey Korelilere başka bir dünyanın, dünyanın kalanına ise Kuzey Kore?nin varlığını hatırlattığı gibi.
* 21 Haziran 2010 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
İlk Yorumu Siz Yapın