Bazen bir haftada o kadar çok şey oluyor ki, sanki bir haftadan daha uzun süre geçmiş gibi hissediyorsunuz. Kasımpaşa’daki Türkiye-İspanya A milli kadınlar ve tamamen kadın ve çocuk seyirci önünde oynanan Fenerbahçe-Manisaspor maçlarının olduğu hafta da böyleydi.
İlk kez İstanbul’da herkesin kolaylıkla izleyebileceği bir yerde oynanan İspanya maçı milli takımın 10-1’lik yenilgisiyle sonuçlanmış olsa da, maç bitiminde takımı ayakta alkışlayan yarısı kadın 500 kişilik seyircinin sağladığı atmosfer itibarıyla son derece olumluydu. Seyirci 10 gol yeseler bile bu takımın kadınların “iş yükü olmasın” diye tecavüzcsüyle evlendirilmeye kalkıldığı bu “maçolar ülkesi”nde ne büyük iş yaptığının farkındaydı. Bu bakımdan, bu takımı köşe bucak saklayan TFF Yönetim Kurulları’ndan da herhalde yarım asır öndeydiler. Tıpkı 10 gol yese de, hayatta kendilerine bağlanmış zincirleri reddedip sevdiği işi yaparak kazanan sahadaki o cesur kadınlar gibi…
İşin ilginç tarafı Kadınlar Milli Takımı’na önyargıyla bakan ve Kadınlar Ligi’ni çamurlu sahalardan kurtaracak bütçeyi inatla esirgeyen TFF’nin büyük reisleri aynı günlerde futbolun battığı pisliği temizlemek yerine kendi kuyruklarını kurtarmak için kadınları kullanmayı akıl ettiler. Ne hikmetse sezon başında değil ama Fenerbahçe’nin seyircisiz maçına iki gün kala cezalı maçlara kadın ve çocuk seyircilerin alınacağı duyuruldu. Yönetimin son iki ayda ortasına daldığı halkla ilişkiler skandalları düşünüldüğünde kabul edelim ki akıllıcaydı. Hem haklı olarak TFF’nin bu süreci eline yüzüne bulaştırmasına kızan taraftara başka bir gündem verildi, hem de zaten popülistlik yapmak için aportta bekleyen spor medyasına gerekli malzeme sunuldu. Yayıncı kuruluşun şirket aidiyetini fazla kaçırmış spikerinin evde eşini döven adam tonlamasıyla buyurduğu gibi, “futbolun tadı kaçtı diyenlere cevap Osmanlı tokadı gibi gelmişti!”
Kadınları kulüplere ?ceza? olarak sunan TFF, medyada tam beklediği tepkiyi aldı. Sonuçta zaten ağırlıklı olarak eli pipisinde gezen spor medyasından temelinde kadınları futbolun eşit parçası saymayan ve ?fasülyeden taraftar?a indirgeyen bu uygulamayı sorgulaması beklenemezdi. Onlar sayfaları dolduracakları ?güzel bağyan? resimleri, kadınların ofsaytı anlamamasıyla ilgili gerzek ilkokul esprileri ve ?dünya bizi konuştu? minvalli milliyetçi mastürbasyonla doldurmaya konsantreydiler. Normalde bile stadyumda gördükleri bir tek güzel kızı pornografik bir ilgiyle süzen spor medyasına gökten kemik yağıyordu! Hem ?futbol erkek oyunudur hafız? amentüsüyle bugüne kadar ekmeğini çok yedikleri ?romantik? maço lümpenliğe halel gelmiyordu, hem de erkeklere izlenecek daha çok ?bağyan? verebiliyorlardı. Üstelik bir gün süper maço gazeteci abileriyle aynı sofrada kaburga yemeyi hayal eden, bu iğrenç sistemden larvalanmış kimi tıfılların Twitter’dan, oradan, buradan viyakladığı lüzumsuz desteği de alarak…
Federasyon ve devlet erkanı, bu ?erkek? ilgiyi, yine ?erkek? bir bakış açısıyla, yani ?kızlarımız, kadınlarımız? diskuruyla ele alıp haneye artı puanları yazdırdı. Alt kadrolarında müthiş yetenekli kadın çalışanları olan ama yönetim kuruluna onun bunun kayınçosunu almaktan bir tanecik kadın almaya fırsat bulamayan federasyon, böylelikle kadın futbolunun bütçesini sistematik olarak tırpanlama, kadınların böyle ?kadınlar suaresi? ortamların değil futbol ortamının eşit bir parçası yapma yolunda kılını kıpırdatmama gibi günahları bir süreliğine daha görünmez eyledi. Üstelik beraberinde her saniyesinde ne kadar kifayetsiz olduklarını kanıtlayan bir sürecin son kanıtlarını da toprağa gömerek.
Günün tek galibi futbola sevgiyle bağlı kadınlar oldu, ?ceza? olarak görülme terbiyesizliğine ve ?23 Nisan’da koltuğa çocuk oturtma? kabilinden bir samimiyetsizliğe rağmen, o hep kendilerine kapalı tutulan futbol ortamına kuvvetli bir giriş yaptılar. Ofsaytı futbola iktidar(sızlık)la bağlı erkekler kadar bilmiyorlar ama onlardan daha samimi oldukları kesin.
Be First to Comment