Geçen hafta on işçinin hayatını kaybetmesine neden olan Torun Center?daki iş cinayeti, Soma?da kendi kendini rezil eden medya için yeni bir sınav oldu. Her şeyden önce şunu söylemek lazım ki, önemli ve acil olaylarda ana akım medyanın hantallığı da, ana akıma olan güvensizlik de devam ediyor. Olay gecesine baktığımızda, ana akım medyanın asansör cinayetini nakletmekte tereddütlü ve yavaş kaldığını, buna karşın Evrensel, sendika.org, capul.tv gibi alternatif haber kaynaklarının linklerinin çok daha hızlı dolaşıma girdiğini gördük. Gerek polisin işçilere ve eylemcilere uygulaması, gerekse inşaatın sahibi Torunlar Holding?in Tayyip Erdoğan?la bağları bu kaynaklar sayesinde yaygınlık kazandı.
Cinayetin ertesi günü gazetelerin önemli kısmı, habere birinci sayfalarında yer verdiler. Baskıya yetiştiremeyenler ise ertesi gün olaya daha geniş yer ayırdılar. Gerek ana akımda, gerekse havuz medyasında yakın geçmişte yaşanan olaylardaki görmezden gelme ve okuyucuyu aptal yerine koyma tavrının bu kez karşımıza çıkmadığını gördük. Yazılı basının olayın ertesi günü haberi işleme tarzı genelde eleştireldi. Yeni Şafak, iş güvenliğinden sorumlu firmanın Soma Holding?le de çalıştığını okuyucularına hatırlatmaktan çekinmedi. Star da haberi geniş biçimde gördü. Ana akımdan en eleştirel dili kullanan Hürriyet olurken, baş sayfasını adeti olduğu üzere muhalefete hakaret etmeye ayıran Takvim ve yine adet olduğu üzere imam hatiplerle ilgili yazacak bir şey bulup çıkaran Akit dışında hemen hemen tüm gazeteler, olaya yer verdiler. Aynı şekilde televizyonlarda da işçilerin ifadeleri, asansör faciasının ayrıntısı yer aldı. Peki, bunun böyle olmasını nasıl yorumlamalıyız? Medya, -Samanyolu TV dizilerindeki gibi- birden bire rüyasına giren ak sakallı dedenin elini tutup ışığı mı gördü? Birden gazeteciliği mi hatırladı? Hangi dağda kurt öldü, kimin eniştesi bayram değil seyran değilken kimi öptü?
Öncelikle şunu söyleyelim, medyanın Torun Center cinayeti performansı Gezi?den beri düştüğü rezil durumları düşünürsek nispeten iyi, ancak işin içinde yine bir bit yeniği var. Yani panikleyip bakkala ekmek almaya, eve un depolamaya koşturmanıza gerek yok. Medya bildiğimiz medya; yandaşı da, ana akımı da. Ancak bu sefer, çok ciddi bir hasar kontrolü yapıldığını görüyoruz. Yani gözler önünde olanı halının altına süpürmeyi bu sefer denemediler, daha kurnazca olanı yapıp gösterirken sakladılar. Ünlü sosyolog Pierre Bourdieu, ?gösterirken saklamak? kavramını şöyle açıklar; göstermeniz gereken bir şeyi onun yerine başka bir şey göstererek saklayabilirsiniz, ya da göstermeniz gereken şeyi göstermeniz gerekenden farklı bir şekilde gösterebilirsiniz. Medya, son iki-üç yılda Roboski?de, Gezi?de, Soma?da ilkini yapmaya çalıştı ve eline yüzüne bulaştırdı; sonunda NTV?nin iktidarperver yöneticisi Nermin Yurteri?nin deyimiyle ?on binler kapılarına dayandı.? Bu olayda ise ikinci yöntemin kullanıldığını görüyoruz. Yani, medya haberi görüyor, yalan söyleseler başları ağrımaz. Ancak haberi verirken ona öyle bir bağlam kuruyor ki, görmemiz gerekeni görmüyoruz. Gerek ana akımın, gerekse yandaşların Torun Center haberlerine baktığımızda, aynı ortak özelliklere rastlıyoruz. Yapılan haberlerde firmanın adı yok, sahibinin iktidar ilişkileri yok, aldığı 24 saat çalışma izni yok, iktidarın inşaatların çabuk tamamlanmasını devlet politikası hâline getirmiş olması yok, TOKİ?nin olayın neresinde olduğu yok. İşçiler var ama gördükleri muamele yok, çalışma koşulları yok, o koşullara yol açan nedenler yok, polis şiddeti yok. Asansör cinayetini medyadan takip eden biri ya adını bile bilmediği patronun gıyabında sinirlenebilir, ya da şikayetini yaradana havale edebilir. Oysa biliyoruz ki, inşaatlarda yaşanan iş cinayetleri tesadüf değil, sürpriz değil, şanssızlık değil. Durmaksızın inşaat üretmeye dayanan bir ekonomi ve bu ekonominin insanları harcanabilir varlıklar olarak görmesi sorunu var. Türkiye?nin sorununun adı ?kan mimarisi? ve mevcut ekonomik düzeni yerinden sarsmadan önüne geçmek mümkün değil. Karayipler?de küçük ülkelere tek üretim kalemi muz olduğu için ?muz cumhuriyeti? denir, Türkiye?nin inşaata bağımlılığı bu sıfatı bile hak etmeyecek derecede sefil bir hâl almış vaziyette. Dolayısıyla olayı münferitleştirip, yalnızca Torunlar?ı harcamakta bir sakınca yok; hazır Aziz Torun?un liseden arkadaşı Tayyip Erdoğan da köşk alışverişine dalmışken. Yeri gelmişken şunun altını çizmek lazım, medya AKP tarafından o son iki-üç yılda yemeye alışageldiği baskıyı yese işin şekli böyle olmazdı.
İŞİNE GELDİĞİ GİBİ ŞEKİLLENDİRMEK
Medyanın son yıllardaki skandallarında hep Erdoğan ve danışmanlarından patronlara, onlardan genel yayın yönetmenlerine, onlardan da editöryel kadroya yayılan bir baskı ön plandaydı. Yani bir diğer deyişle, ?Alo Fatih? durumları… Bu olayda ise iyi-kötü bir gazetecilik yapma çabası var, yani yapılan iş vasat da olsa belli bir editöryel mesainin ardından ortaya çıkmış. Abuklama konusunda bir dünya markası olan Yeni Şafak?ta bile olaya dair bilgi bulmak mümkün. Yani gazetecilerin hasar kontrolünü kendi başlarına yaptığını görüyoruz. Ortaya çıkan ürün, AKP?nin dahi danışmanlarının vahiyle indirdiğinden daha başarılı tabii. Ancak medyanın gösterirken saklamakta başarı göstermeye başlaması, haberi alan için daha olumlu haber olmayabilir. Zira medyanın aslında haberin yalnızca bir kısmını, onu da işine geldiği gibi şekillendirerek verdiğini anlamak medya okuryazarlığından bile fazlasını gerektiriyor. Haber alma özgürlüğü açısından gerçek bir cehenneme dönüşen Türkiye?de okuyucudan, izleyiciden bunu ne kadar bekleyebiliriz tartışılır.
MAÇOLARIN TOPU PATLADI
Profesyonel Amerikan Futbolu Ligi (NFL), Baltimore Ravens?ın eski oyuncusu Ray Rice?ın eşine uyguladığı şiddete gösterdiği (ya da gösteremediği) karşılık nedeniyle eleştiriliyor. Rice, eşine nişanlı oldukları dönemde bir kumarhanenin asansöründe saldırmış, bir yumrukla bayılttığı kadını asansörden sürükleyerek çıkarmıştı. NFL, oyuncuya yalnızca iki maç ceza verirken, takımı Ravens da Rice?ın sözleşmesini devam ettirmişti. Rice?ın saldırısına dair görüntüler magazin sitesi TMZ?de yayınlanınca NFL ve Ravens, bu görüntüleri daha önce görmediklerini iddia etti ve oyuncu süresiz olarak ligin dışına atıldı. Ancak pek çok kaynak hem NFL?in, hem de Ravens?ın bu görüntüleri önceden gördüğünü ve tepkilerin yatışmaması üzerine cezayı arttırdıklarını öne sürüyor.
Diğer taraftan, NFL?in kadına şiddete karşı tereddütlü tavrı, Amerika?da ciddi bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Ülkenin en popüler sporu Amerikan futbolu, aynı zamanda ?en maço spor? olarak da biliniyor. Bu sporu seven kadınlar da tartışmaya müdahil olmakta gecikmedi. Fox Sports muhabirlerinden Katie Nolan, geçen hafta video blogunda spor medyasının kadınlara karşı tavrını eleştirdi ve şunları söyledi:
?Spor televizyonculuğundaki kadınların haber başlıklarını okumalarına, saha kenarında dolaşmalarına ve genel olarak erkek yorumcuların işlerini kolaylaştırmalarına izin veriliyor. Bazen, kanepeye oturup Internet?i takip etmemize bile müsaade ediyorlar. Stephen A. Smith, Mike Francesa, Dan Patrick ve Keith Olbermann gibileri gündemi tartışırken, biz yalnızca gülümsüyor ve reklama pas atıyoruz.
Artık bu muhabbetin, en azından katılımcılarının değişmesinin zamanı geldi. Artık kadınların da büyük oğlan çocuklarının masasında yerinin olması gerek; ve bir kenar süsü ya da konsept icabı olarak değil, sevdiği spor ve bildiği konular hakkında görüş bildiren ve hasbelkadar gögüsleri olan insanlar olarak…
Çünkü, gerçek şu ki, medya kadınlara ve fikirlerine saygı göstermedikçe, ona cevap vermesi gereken NFL de göstermeyecek. Sen hazır olduğunda ben de hazırım, Fox.?
İlk Yorumu Siz Yapın