Minibüste aklıma hikayeler geliyor. Minibüste olduğum için ve yanımdaki kadın kocaman torbasını yanpiri yanpiri kucağıma yerleştirmekte olduğundan, ve bir de aklıma gelen hikayeler “Türk aile yapısı”na “ay bana bir hâller oluyor” dedirteceğinden yazamıyorum. Yolculuk boyunca o hikayeleri düşünüyorum. Minibüs yolculuğu o kadar, o kadar uzun sürüyor ki, sonunda o hikayeler minibüsle bütünleşiyor, vıcıklaşıyor, kucağıma usul usul kayan pazar torbaları hâlini alıyor. Minibüsten inerken hikayeleri orada bırakmak zorunda kalıyorum. Bu nedenle şu anda öykü yerine bunu okuyorsunuz. Arz ederim…
ama çok üzücü 🙁 iyi bir hikaye iyi edebilirdi şu saatleri.
hepsi minibüsün suçu…
sonuç olarak o bir kutu. siz en rahat hattı kullanmışsınız. hikayeye dönecek olursam konunun zorluğu yolculuğunkinden daha vahim. hakan günday okuyun derim. Az güzel bir roman yardımı dokunur belki.
vapurlar çok uygun aslında. ama mesai saatlerine denk gelmemesi lazım. tavsiye*
kadıköy-acıbadem hattında çalışan vapur ne yazık ki henüz icat olunmadı. belki bir gün hovercraft diye umut ediyoruz.
üzücü. 🙂