Benim bu sayfada yaptığım iş, yani spor yazarlığı çok tırıvırı bir iş aslında. Yeni Açık’taki, Şen Kardeşler Kıraathanesi’ndeki geyikleri derle, topla, al sana spor yazısı. O onla oynamaz, bunda ruh kalmamış, o ondan almış, bu buna vermiş. Kabul edelim ki, herhangi bir donanım gerektirmeyen, bu işin esnafının önemli kısmına da gereksiz para kazandıran bir iş bu. Anlattığın şey haftanın altı günü boş kalan yeşil bir çim dikdörtgenin dışına taşmıyorsa, hayata dokunmuyorsa, sen boşa konuşuyorsun, dinleyen de boşa dinliyor.
Ama güzel tarafı da var; spor yazarken hayata değmek mümkün. Boş geyiklerin meftunlarıyla patinaj çekmeden de bir şeyler anlatabiliyorsun.
Çünkü spor, insanların hayatını güzelleştirebilen, onları mutlu edebilen bir şey. Her şeyi geçtim, bir sürü insan sporun içinde kalarak tutunabilmişse hayata, bu önemli bir şey.
Ama bazen bunlardan bahsetmek de beyhude kalabiliyor. Oturup bu köşede, sporun alt yapısından bahsediyorsun. Tüm yurttaşların, özellikle hakkı yenenlerin, ezilmişlerin, kadınların, çocukların, engellilerin, yoksulların spordan payını alması gerektiğini söylüyorsun. Sporun zengin, bencil, tuzu kuru ve ?erkek? bir azınlığa teslim edilmemesini savunuyorsun.
Sonra dönüp bakıyorsun ki, senin spor yapma, spor izleme, sporla hayata tutunma hakkı için mücadele ettiğin o insanlara aslında yaşama hakkı bile vermiyor bu ülke.
İşte o zaman spordan bahsetmeyi kesmek ve asıl meseleden bahsetmek gerekiyor.
Bu ülkede 26 tane yetişkin adam, 13 yaşındaki bir çocuğa tecavüz etmek için para ödedi, sıraya girdi. Kendi zevkleri için zavallı bir çocuğun zihnini ve vücudunu yaraladılar. Bu 26 yetişkin adamın çoğu kamu görevlisiydi. Önemli kısmı ilköğretim okullarında, tecavüz ettikleri çocuğun yaşındakilerle iç içe çalışıyordu.
Bu vahşet önce yerel mahkeme, sonra Yargıtay eliyle meşrulaştı. 13 yaşında bir çocuğun 26 yetişkin adamın tecavüzüne ?kendi rızasıyla? uğradığı kağıda döküldü.
26 tane devletten maaş alan adam kurtulacak diye bu ülke insanlığına dair son kalanları da kaybetti.
Şimdi söyleyin ben sporun nesini yazayım?
Alt yapı diyorsun, 12-17 yaş arası çocuklara sağlanacak spor imkanları çok önemli diyorsun. Sayfa sayfa yazıyorsun. Türkiye’de spor şöyle gelişir, böyle gelişir diye ahkâm kesiyorsun. Sen bunları yazarken bu ülkede kamu görevlileri o ?spor imkanı sağlansın? dediğin çocuklara spor olsun diye tecavüz ediyor. Bir de bilet alıp sıraya giriyor bunun için.
Senin yazdıkların N.Ç’ye, N.Ç’lere dokunamıyorsa, onları korumak için bir adım atmıyorsa çarkların dişlilerinden, niye yazacaksın ki? Bunlar olurken başka neyi yazacaksın?
Evet, Türkiye’de spor gelişir. Okullarda, parklarda, bahçelerde, çocuklarla gelişir spor. Bu memleketin borçlu ama umutsuz doğan çocuklarından sporcular çıkarabilirsin.
Ama önce çocukları panzerlerin, tankların, TOMA’ların altında ezmemen gerekiyor.
Ama önce çocukların evini basıp terörist diye taramaman, katillerini beraat ettirmemen gerekiyor.
Ama önce onların masumiyetini çaldırmaman, çalanlardan hesap sorman gerekiyor.
Bizim ülkemizde çocuklar, yalnızca tuzu kuru, şehirli, zengin çocukları değil ama, tüm çocuklar hayattan ve bu ülkeden korkmadan, ürkmeden yaşayabildiklerinde, örselenmeden büyüyebildiklerinde spor da yaparlar.
Siz o çocuklara nasıl çocuk kalabileceklerini sorgulatmayın, onlar siz imkan vermediğinizde bile spor yaparlar merak etmeyin.
Ben de o sporu yazarım.
Ama N.Ç’leri unutmak, unutturmak anlamına gelecekse ve onların yaşam kavgasına omuz vermeyecekse spor yazmak, yazmıyorum kardeşim!
İlk Yorumu Siz Yapın