Aslında geçen hafta FIFA ve benzeri spor yönetim mekanizmalarının ezeli-ebedi çürümüşlüğünün sınıfsal temellerinden bahsetmeye söz vermiştim. Ancak, ülkemizin gündemi iki dakika rahat durmadığı için bu konuyu bir hafta ötelemeye karar verdim. Beşiktaş-Bursaspor maçı öncesi çıkan olaylar, memleketin futbol kamuoyunda tam beklendik ve bildik şekilde yer buldu. Bir tarafta kan kokusu almışlığın dizginlenemez vampirik iştahıyla kanlı…
Y.B.D.A
Her şey yanlış bir öğüde uymasıyla başladı. Hayatı boyunca züccaciye dükkanına bob kızağıyla dalan bir filin kırabileceği bardak kadar pot kırmış, dünyanın akciğerlerini tıkayacak kadar çam devirmişti. Arkasında büyük bir toz bulutu bırakarak ilerliyordu ama yine de onu tanıyanlar onun aslında iyi bir insan olduğunu bilirlerdi. En azından dürüsttü. Sonra bir gün herkesle iyi geçinmesi…
Kokuşmuş çağın plastik kahramanı
Bir dönemin, kahramanlarıyla ilişkisi çoğu zaman sorunludur. Çünkü kahramanları yaratan dönemin ruhuyken, o yaratılan kahramanlar da dönemi şekillendirirler. Yani çoğu zaman kahramanlar, yaşanan dönemin etkisini yeniden üretir, daha da kuvvetlendirir ve meşrulaştırır, çünkü geniş kitlelerin rızasını yaratma konusunda epik bir hikâyeden ve bir kahramandan iyisi yoktur. Konu uzun ve pek çok boyutu var ama olaya…
Aaaarrğğhh!!!
Bizim mahallede Caner Eler dururken ağzımı basketbol konuşmak için açarsam muhtemelen çarpılırım ama “iyi kötü biz de biraz takip ediyoruz” deyip söze gireceğim, aranızda kafama yıldırım düşeceğinden korkanlar varsa iki adım yana açılabilirler.
Yarı ruhani ağalık sistemi…
Türkiye?de hâkim paradigma ?her alanda- çoğunlukta olan küçüklerin bir halt beceremeyeceği, bu yüzden de hemen hemen ruhani sıfatlar yüklenmiş bir avuç büyüğe sarsılmaz ve sorgulanamaz bir iktidar bahşedilmesi gerektiği üzerinedir. 1920?lerde ülkenin kurucusuna ?tanrılaş? diye yalvaran şairle, bugün başbakana ?İslam âleminin yeni halifesi? göndermesi yapan afiş asan yurttaşın davranışındaki şaşkınlık verici benzerlik, bu zihniyetin kuvveti…
Ömrümü yedin FM/CM!
Sene kaç tam hatırlamıyorum. İlkokuldayım, yazı icat olunmuş, herhalde ertesi yıl bizi okula almışlar, epeyce eski yani. Evde 16kb’lik ZX Spectrum’un üzerine sünnetten gelen paralar konularak Akaretler’deki araba tamircisi/bilgisayarcı abilerden alınmış 128kb’lik Amstrad var. CPC6128, meşhur yeşil monitörlü olanlarından. O zamanlar Norwich City İngiltere Birinci Ligi’nde, Premier Lig ise Rupert Murdoch-Margaret Thatcher-İskeletor üçlüsünün hain planlarında…
?Altın melek?in kanatlarını koparmak
Kırmızı-beyaz çubuklu Atletico formasıyla serbest vuruştan ağları havalandırırken hatırlıyorum ben onu en çok… Sonra sarı saçlarını savura savura golün sevincini yaşarken… İsteyen Real Madrid ya da Barcelona formasıyla da hatırlayabilir onu. Fark etmez, değerinden bir şey eksiltmez. O Bernd Schuster, nam-ı diğer ?altın melek?… Şunu söyleyebilirim, şanslı bir adamım ben, hatta biz şanslı bir nesiliz….
Efsane Değirmeni
Zenga, Gerets, Zico, Tigana, Rijkaard… Çocukluğumda gözüm dönmüş bir şekilde tamamlamaya çalıştığım çıkartma albümlerinden bana bakan genç yüzler bunlar. Ne Tigana?nın 86?da Rocheteau?yla, Giresse?le poz verdiği o resmin rengi soldu, ne Rijkaard?ın 88?de giydiği kendinden desenli portakal rengi formanın büyüsü azaldı. Zico, hâlâ çember sakallı Socrates?in arkadaşı, Gerets hâlâ Scifo?nun yoldaşı. Zihnim, çocukluğumun rüya takımının…
Jivela Crna Gora*
Karadağ, Yugoslav Federal Sosyalist Cumhuriyeti’nin eşit ama en mütevazi parçalarından biriydi. Sırplardan Boşnaklara, Arnavutlardan İtalyanlara kadar son derece parçalı bir etnik yapıya sahip bu federe cumhuriyet, Tito döneminde Yugoslavya’nın bir mikrokozmosu olarak görüldü. Herkesi kapsayan ve herkese eşit mesafede duran bir Karadağlılık kimliği yaratıldı ve Yugoslav üst kimliğinin altında, diğerleriyle eşit haklara sahip olarak yerini…