Başında bir ağırlıkla sağına soluna baktı. Alışkın olduğu kaldırımdan, kutusundan, sabah temiz olan, akşama doğru içine pislikler, tozlar, hatta bazen sigara izmaritleri düşen, sonra ertesi sabah tekrar temizlenen mavi su kabından uzakta başka bir yerdeydi. En son uykusundan uyanmış, neye uğradığını anlamadan sıkıştığı büfecinin dolabıyla kepenk arasından kocaman beyaz bir boşluğa kayıvermişti. Yürüyordu ama patileri yere basmıyordu. Durup etrafı kokladı. Her nefes alış verişi biraz daha huzur dolduruyordu içine. Bir bulutun üstünde gibiydi. Yalnızca başında bir ağırlık vardı, tek derdi buydu. Ne olduysa birden mırladı ve koşturmaya başladı. Sanki birden bire yağmurdan, köpeklerden, arabalardan, gereksiz meraklı ve acımasız çocuklardan kaçarak ve sürekli ürkmek zorunda olarak geçen bir hayattan sınırsız bir özgürlüğe geçiş yaptığının farkına varmıştı. Koşarken sonsuz beyazlık patilerinin altından kayıyordu ve artık hiçbir şeyden korkması gerekmiyordu. Kocaman bir hayatı geride bırakmıştı ve çektiği tüm acılardan geriye yalnızca başındaki ağırlık kalmıştı. O da sıkı bir uyku çektikten sonra gidecekti ve tamamen huzur bulacaktı. Bunu biliyor olmanın rahatlığıyla içini çekti ve o sonsuz bulutun ortasında kıvrılıp uyuyuverdi tekir kedi. Vücudu bir çöp kamyonunun arkasında giderken, ruhu kedi cennetindeydi.
Not: Belki böyle olmadı, ama belki de böyle. Ben buna inanma ihtiyacı hissediyorum. İnsanın zalimliğinin kurbanı olan o kedinin ruhunun huzur bulduğuna inanmak istiyorum. Beni delirmekten, insanlığa dair son umutlarımı, sevgi kırıntılarımı kaybetmekten bu koruyor. Lütfen bu Cumartesi (16 Ekim) saat 15.00’te İstanbul’daysanız Taksim Gezi Parkı’na, Ankara’daysanız Kızılay Sakarya Caddesi’ne gelin, üzerinizde siyah kıyafetlerle. Orada sahip çıkacağımız şey, yalnızca vahşice katledilen o kedicik ya da vahşete kurban giden diğer hayvanlar olmayacak. Orada kalan son dirhem insanlığımıza sahip çıkacağız. Güçlü olanın zayıf olana her türlü eziyeti, işkenceyi yapıp elini kolunu sallayarak uzaklaşmasına karşı çıkacağız. Tekmelenerek öldürülen bir kedi, kocası tarafından balkondan aşağı atılan bir kadın, arkasından haince vurulan bir gazeteci ya da üzerine köprü yapılsın diye katledilecek iki milyon ağaçlık bir orman; hepsi aynı adaletsizliğin, aynı gaddarlığın, aynı zalimliğin kurbanları. O gün orada olmak vicdanın sesini duyurmak, paranın, pervasızlığın, vahşetin tahakkümüne dur demek için toplanacağız. Günahsız en ufak canlının bile kanına girerken iki kere düşünsünler, kalpleri korku dolsun diye…
[…] This post was mentioned on Twitter by Umut Huseyinoglu, Dağhan Irak. Dağhan Irak said: Tekir kedinin vedası | http://www.daghanirak.com/?p=1003 http://fb.me/LDyqMm9V […]