Türkiye Futbol Federasyonu, bu ülkede en güçlü özerkliğe sahip kurumlardan biri. Özel yasayla belirlenmiş güçlü yetkileri var. Yani bu ülkede işlemeyen pek çok şeyden kendini soyutlayıp gerçekten işleyen bir futbol yönetimi kurabilir. Buna yetecek maddi kaynağı da var.
Ama pratikte karşımıza çıkan manzara, insanı çıldırmaya gark edecek cinsten. Bu ülkede darbeci cunta asker başkan atadı, Özal ANAP’lı teşkilatçıdan başkan yaptı, mafya aynı seçimde iki aday birden gösterdi. Onların getirdikleri bile bu kadar duman etmemişti ortalığı.
Bu hafta da, kısa haftanın kârı üç skandal karar alındı. Biri, büyük olasılıkla kulüplerin, özellikle de ilk derbinin ev sahibi Beşiktaş’ın ve aynı zamanda Kulüpler Birliği’nin başkanı Yıldırım Demirören’in ?aman olay hâlinde yasaya göre bütün fatura ev sahibi takıma çıkıyor? paniğiyle alelacele aldırdığı ve o anlamsızlıkla ancak bir gün yaşayabilen ?deplasmana rakip taraftar gelemez? kararı. Diğeri ise, muhtemelen yayıncı kuruluşun ?ne olur şu play-off’un anlam ve önemini biraz daha arttıralım, daha okkalı zam yapacağız? gazıyla yaptırdığı statü değişikliği. Neymiş, normal sezonu birinci bitiren takım Şampiyonlar Ligi’ne gidemeyecekmiş, onun yerine play-off ikincisi gidecekmiş. Normal sezon birincisine de bir tepsi cevizli baklava ve bir kasa Niğde Gazozu takdim edilsin!
Üçüncü skandal karar ise lig fikstürüyle ilgili. Yine yayıncının baskısıyla her Ulu Manitu’nun gününe maç koyan TFF, gitti geldi Galatasaray-Fenerbahçe derbisini, Şampiyonlar Ligi maçlarıyla, üstelik Lille-Trabzonspor maçıyla aynı güne koydu.
Haydi bir erteleme maçı olur, mecbur kalırsın, o güne koyarsın. Ama Galatasaray-Fenerbahçe derbisini, Şampiyonlar Ligi’yle aynı gün oynatmak nedir? Şampiyonlar Ligi’ni Lig TV vermiyor diye onu yok mu sayıyor TFF? Yoksa UEFA zoruyla lig şampiyonunu men etti diye ?o lig benim ligim değil? mi diyor?
Bunları da geçtim, hani Galatasaray-Fenerbahçe maçı dünyanın en fantastik bilmem kaçıncı derbisiydi? Dünyada bir Şiva’nın kulunun Ajax-Real Madrid ya da Manchester City-Bayern Münih maçlarını pas geçip bizim külüstür derbiyle ilgileneceğini hakikaten düşünüyor musunuz? Böyle mi arttırıyorsunuz ?futbolun marka değeri?ni? Gerçi, es kaza herhangi bir yabancı yayıncı o maçı yayınlamak isteseydi de Lig TV’nin çektiği astronomik fiyatlarla üç galaksi uzağa kaçardı ya neyse.
Mehmet Ali Aydınlar yönetimi geldiğinden ve şike operasyonu başladığından beri Türkiye’de futbol adına alınan kararların tekinin bile bir anlamı yok.
Şike konusunda topu taca atıp durdular. Kararı 2012-13 sezonu için alacaklarını söyleyip duruyorlar da, Kasım ayında o iddianame çıktığında, UEFA’nın eline ulaştığında, misal UEFA Türkiye’yi Hırvatistan karşısında hükmen eleyebileceğini TFF’ye kibarca hatırlattığında bakalım ne olacak?
Tamamen yayıncı kuruluşun icat ettiği bir play-off sistemini getirdiler. Sistemden Aydınlar’ın haberi bile yokken de facto federasyon başkanı Şansal Büyüka, iftar yemeklerinde kulüp başkanlarına başlangıç tarihinden bahsediyordu. Şimdi de o sistemi dekoder satışlarına göre yamalıyorlar.
Sırf Ersun Yanal’a gıcıklar diye alt yapının, ?Herkes İçin Futbol?un belkemiği Futbol Geliştirme Direktörlüğü’nü dinamitlediler. Bütçeleri komik rakamlara indirdiler. Kadınlar Ligi, bu yüzden hâlâ başlayabilmiş değil. Futbolcular antrenman, milli takım kamp yapamıyor. Yakın geçmişte başa baş oynadığımız takımlardan, yedi-sekiz gol yemeye başladık. Kadınlar diye kimsenin umrunda değil, iş dönüp dolaşıp erkek alt yapı takımlarına dokunduğunda ve Almanya kapısında oyuncu dilenmeye iyice mecbur kaldığımızda ne olacak görürüz.
TFF’de neyi tutsan elinde kalıyor. Peki yöneticiler ne yapıyor? Mehmet Ali Aydınlar ve saz arkadaşları, arkalarına mimar takıp Beylerbeyi tesislerini kendi lükslerine göre nasıl dizayn ederler onu tartışıyor.
Futbolun marka değeri, bundan böyle ancak çay markasıyla ölçülür.
O markalarla da anca Mehmet Ali Bey’e bir duble çay, yancılarına da oralet gelir.
Beylerbeyi’nde inşa ettireceği sarayda bir acı kahve içmek bile kısmet olmaz kendisine.
Benden söylemesi!
İlk Yorumu Siz Yapın