Bizim memlekette Tottenham denince akla futbol kapitalizminin sirke çevirdiği İngiltere Ligi’nde oynayan Tottenham Hotspur takımı gelir. Aslında bu, dünyanın hemen her yerinde böyledir. Ancak geçtiğimiz hafta bu durum değişti ve Londra’nın bu göçmen mahallesi polis şiddetine karşı başlayan isyanla dünyanın gündemine oturdu. Türkiye’de ise basın, günlerce dört çocuklu Mark Duggan’ın silahını bırakıp teslim olurken polis tarafından katledilmesinden hiç bahsetmedi. Tâ ki, olaylar ?Türk mahallesi? olarak bilinen Haringey’e varana kadar…Tottenham isyan alevleriyle yanarken bizim medya, dükkanlarını göstericilere karşı sopayla koruyan Türkler’in yanında saf tuttu. Gösteriler ?çığrından çıkıncaya? kadar olayla hiç ilgilenmeyen basın, bir anda meseleyle ilgilenmeye ve hangi Türk dükkanlarının yağma edildiğinin seceresini tutmaya başladı. Öyle ki yayımlanan haberlerin birçoğunda kuyumcu dükkanlarının tek tek isimleri de var.
Tottenham’da yaşanan olaylarda medyanın aldığı tutum, aslında milliyetçiliğin sınıfla olan ilişkisi konusunda ciddi bir turnusol kağıdı özelliği görüyor. Öyle ki; olaya göstericiler gözünden bakabilir ve öfkenin neden bu kadar büyük olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışabilirsiniz ya da sırf Türk oldukları için göstericileri sopayla bekleyenlerin tarafından olayı ele alabilirsiniz. İkisini birden yapmak da mümkün ancak hangisinin hangi dozda haberde yer alacağı yine sizin olaya hangi gözlükle baktığınızı ele verir. Mesela sopalı Türk kuyumcuları, tüm dünyanın konuştuğu bir olayla eşit ölçekte veriyorsanız bile yine milliyetçi gözlüklerinizi takmışsınız demektir. Şöyle düşünelim; bu sopayla bekleyenler Türk değil de Hollandalı olsa, hangi gazete bunu yazardı? Ya da daha beteri, Türk değil de Ermeni ya da Yunan olsalardı olay gazetelere nasıl yansırdı? ?Aynı şekilde yansırdı? diyemiyorsanız, milliyetçiliğin bu olayda dahli var demektir. Tottenham’daki olayların ele alınış biçiminde çok net görülüyor ki, bizim basın da Türkler’in yanında olma niyetiyle elindeki ?sanal sopa?yla göstericilerin karşısında yer aldı. Zaten Türkiye’de tanklar, panzerler Kürt çocuklarını öldürürken sessiz kalıp, İstanbul’da iki dükkanın vitrini kırıldığında yasını tutan medyadan sınıfsal olarak başkasını beklemek saçma olurdu. Medya bize yine alt sınıf isyancıların değil, kuyumcu esnafının yanında saf tutmamızı salık verdi. Bu ilk kez olmuyor. Milliyetçilik gazının da, bırakalım medya mensubunun kayda değmez ölçüdeki sınıf bilincini, son izan kırıntısını bile silip attığını söylemek mümkün.
Diğer taraftan elinde sopayla göstericileri bekleyen Türkler’in, Kıbrıslılar’ın İngiltere’de en çok yaşadığı mahallelerden birinde karşımıza çıkması tarihin acı bir tekerrürü olsa gerek. Kıbrıs, İngiltere kontrolündeyken işsiz Türkler, polis olarak istihdam edilip Rum entelijensiyasının örgütlediği sömürgecilik karşıtı hareketin karşısına sürülmüştü. Bu şekilde emperyalizm karşıtı bir hareketin egemenlere karşı verdiği mücadele etnik bir çatışmaya çevrilmiş, Ada halkları birbirine kırdırılmıştı. Britanya’nın milliyetçiliği kullandığı bu ucuz oyun Kıbrıs Türk tarafında, her yeri her yerine denk, taş gibi bazı İngiliz savcıları tarafından örgütlenmiş, İngiltere üslerini sağlama alıp defolduğunda bu taşlar Türkiye’deki derin devletin emperyal emellerine hizmete başlayıp Ayşe’nin tatil rezervasyonlarını yapmıştı. O tatil bugün hâlâ devam ederken, İngiltere’nin Kıbrıs’taki üsleri, en az Türkiyeli Türkler’in Ada’daki kumarhaneleri kadar bâki. Halklar ise iki tarafta milliyetçilik sosuyla marine edilmeye devam ediyor.
Bugün Tottenham’da eli sopalı Türkler görmek bana biraz da yukardaki hikayeyi hatırlattı. İngiltere’nin etnik sürtüşmenin kokusunu alıp kullanacağını sanmıyorum, zira dediğim gibi sopalı Türkler olaylarda yalnızca milliyetçi Türk medyasında yer alabilecek kadar yer tutuyorlar. Lakin, milliyetçiliğin her türlü sınıfsal örgütlenmeye, hak arama mücadelesine, emperyalizm karşıtlığına karşı her daim hazır olduğu uyuşturucu görevi belli ki bu olayda çoktan devreye girmiş durumda. Üç gün sonra İngiltere’deki isyan Türkiye’deki kamuoyunda ?itin kopuğun, bozguncunun Türk esnafa saldırması? olarak hatırlanırsa şaşırmayın. Tıpkı Türkiye’deki pek çok isyanın bu şekilde hatırlandığı gibi…
* 9 Ağustos 2011 tarihinde birgun.net ve jiyan.org web sitelerinde yayımlanmıştır.
İlk Yorumu Siz Yapın