Futbol romantizmi, özellikle 1990?ların sonundan itibaren dünyada ve Türkiye?de özellikle bu spor dalına sempati duyan, amatör oyuncu ya da taraftar olarak kendini futbol dünyasına ait hisseden entelektüeller tarafından spor dünyasına sunuldu. Bu alanda elle tutulur yazı-çizi faaliyeti ezelden beri zayıf olduğundan, futbolu kurumsallaşmış bir alanı olarak görmeyi reddederek esasındaki ?oyun? olma özelliğini kucaklayan bu anlayış genç kuşaklar arasında popüler oldu.
Ancak 2000?lerin ikinci yarısından itibaren, entelektüel üretimin hızı kesilirken, o ana dek üretilenler ise İnternet aracılığıyla yayılmaya devam etti. Sürekli bir üretim olmayınca, eldeki kısıtlı literatür fetişleşmeye ve kaçınılmaz olarak içi boşaltılmış popüler kültür ürünlerine dönüşmeye başladı. Futbol kapitalizmi de ?krizi fırsata çevirdi? ve kendisini doğrudan hedef alan futbol romantizmini üzerinden para kazanılabilir hâle getirdi. Futbol romantizmi, artık bir nevi Che tişörtüydü.
Futbol romantizminin global bir ürün olarak kitlelere pazarlanmasının şahikasına vardığı örnek muhtemelen FC Barcelona. Bugün futbol kapitalizminin en büyük aktörlerinden biri olan ve bu sistemin devamı için en az ?baş düşmanı? Real Madrid kadar gerekli olan FCB, geçmişindeki muhalif kimliği senelerdir başarıyla pazarlıyor.
FC Barcelona bir taraftan muhaliflik ticaretiyle yüz milyonlarca Avro?yu kasasına doldururken, diğer taraftan kapitalizmin diğer tüm azılı aktörleri gibi ?yeni pazar? arayışını ihmal etmedi tabii. Katalanlar?ın faşist Franco döneminde yaşadığı çileli yılları satışa sürmekten çekinmeyen kulüp, Üçüncü Dünya?da bugün hâlâ ayakta olan benzer yönetimlerle bu yolda iş ortaklığına girişmekten çekinmiyordu. Bunlardan önde gideni Özbekistan ve Bunyodkor oldu. İslam Kerimov?un ülkenin kurulduğu 1990?dan beri kendisinden başka kimseyi ikna etmeyen seçimlerle başkanlığa seçildiği ve bu yirmi iki yıllık süreçte hatırı sayılır kabarıklıkta bir insan hakları ihlalleri dosyası biriken ülkede Bunyodkor kulübü, 2005 yılında alt liglerden çıkıp ışık hızıyla Asya futbolunun tepelerine tırmandı. Bu hızlı yükselişin arkasında ise Kerimov?un iş kadını-halkla ilişkiler uzmanı-moda tasarımcısı-şarkıcı kızı Gülnara Kerimova ve onun nereden geldiği meçhul serveti vardı. Bunyodkor, teknik direktör Scolari?yi senelik 13 milyon Avro?ya Özbekistan?a getirebiliyor, Etoo?ya gücü yetmese de Rivaldo?yu renklerine bağlayabiliyordu. Wikileaks belgelerinde ?Özbekistan?ın en çok nefret edilen insanı? olarak bahsedilen Kerimova?nın Bunyodkor?u ortalığı silip süpürürken, kendisine sağlam bir hami de edinmeyi ihmal etmiyordu: FC Barcelona. FCB?nin Özbekistan ?pazar?ına büyük ilgisi, Kerimova?nın kulübüyle ?Katalan muhalif?lerin yolunu kesiştiriyor, Bunyodkor?un amblemi bir günde Barcelona amblemine benzetiliyordu.
FC Barcelona?nın ?muhalif kimliği?ni 1990?larda satışa süren eski başkan Joan Laporta, kendisiyle Kerimov ailesini buluşturan menajer Bayram Tutumlu?yla bugün mahkemelik. Tutumlu, bizzat Özbekistan?a giderek bu projeyi spor kamuoyuna tanıtan Laporta?nın Bunyodkor Başkanı ve Kerimova?nın yakın dostu Miradil Celalov?un şirketi Zeromax aracılığıyla kendi avukatlık şirketi olan Laporta&Arbos?a 10 milyon Avro aktardığını iddia ediyor. Bunu ortaya çıkaran ise Laporta?nın Tutumlu?ya söz verdiği yüzde onluk komisyonu ödememiş olması.
Gülnara Kerimova?nın adı bugünlerde İsveç telekom şirketi Telia Sonera?nın Özbekistan?da 3G lisansı alabilmek için verdiği iddia edilen 300 milyon dolarlık rüşvet dosyasında geçiyor. Ülkede faaliyet gösteren bu şirketin daha önce de Özbek muhaliflerin kişisel bilgilerini Kerimov yönetimine jurnallediği İsveç kamu televizyonu SVT tarafından belgelenmişti.
FC Barcelona üzerinden dünya futboluna baktığımızda, bir popüler kültür ürünü hâline dönüştürülen futbol romantizminin artık iyi niyetli futbol taraftarlarını uysallaştırma aracı olarak kullanılırken, gözlerden uzak Asya ülkelerinde parsa kapma kavgasının tüm vahşiliğiyle sürdüğünü görüyoruz.
Türkiye?deki ve dünyadaki futbol meftunlarının, piyasa malı havalı muhalifliğe biraz eleştirel bakmasının zamanı geldi de geçiyor sanki!
*1 Aralık 2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
İlk Yorumu Siz Yapın