Malum bizim sitenin tarih yazarı sevgili Ali Murat Hamarat. Çok iyi bir yazar olduğu kadar, çok da iyi bir Galatasaraylı olduğu için bilhassa Galatasaray’la ilgili konuları yazmasını ondan bekliyorum. Her ne kadar spor tarihçiliği üzerine çalışma yapmış da olsam, oturup okuması, yazmasından çoğu zaman daha zevkli oluyor, Ali Murat gibi yazarlar varken.
Ama bazen benim de yazasım geliyor. Özellikle de sapla saman birbirine karıştığında. Tıpkı bugünkü gibi…
Eskiden gazeteci olarak bildiğimiz, ama herhalde amigoluk yaparken icra ettiği hamasetin daha geniş kitlelerin bam teline dokunduğuna hükmetmiş olan bir hanımefendi bugün Twitter’a şöyle bir şey yazmış:
‘yenilmez armada’ ne yaa? ‘tarihi kuru fasulyeci / since 1985’ tabelası gibi! final four’dan sonra mı çıktı mı bu?
Açıkçası ben kulüplerin amigolarından başka kulüplerin tarihlerini bilmelerini pek beklemiyorum. Hele ki bu işteki ekmeği yeni görüp gelmişse. Ama kendi kulüplerinin tarihini bilmelerini ve laflarının “ayar”ını tartmalarını bekliyorum. Zira “yenilmez armada” meselesi Galatasaray’la olduğu kadar Fenerbahçe’yle de ilgili.
Bu lakabın ilk kullanıldığı tarihler 1943-47 yılları arası. Samim Göreç önderliğindeki Galatasaray basketbol takımı o yıllarda yenilgi yüzü görmüyor. Galatasaray’ın bu başarısı sarı-kırmızılıları elbette mutlu ediyor, ama bu eksik bir mutluluk. Çünkü işin içinde ezeli rakip Fenerbahçe yok. O yıllarda Türkiye basketbolunun da lokomotifi olan Turgut Atakol ve Samim Göreç gibi Galatasaraylılar, Muhtar Sencer ile el ele vererek 1952’de Fenerbahçe basketbol şubesinin kurulması için çalışıyorlar. Galatasaray Lisesi’nin antrenörü Göreç de aynı anda Fenerbahçe’yi de çalıştırmaya başlıyor. Hatta günümüzün gazetecisi Mehmet Ali Kışlalı gibi GSL öğrencileri de Fenerbahçe forması giyiyor.
Gel zaman git zaman Samim Göreç’in Fenerbahçe’si o kadar başarılı oluyor, bu kıymetli spor insanının yetiştirdiği Fenerbahçeliler Galatasaray’ı o kadar zorluyor ki, durum Galatasaraylılar’ı rahatsız etmeye başlıyor. Göreç, kendi yarattığı “yenilmez armada”yı yenince Galatasaray kongre üyeliği de siliniyor. Göreç’in Fenerbahçe’de yarattığı ekibin adı “yenilmez armada” olmuyor belki ama Altan Dinçer, Erdoğan Karabelen, Can Bartu gibi süper yıldızlarla Fenerbahçe de kolay kolay yenilmiyor ve tarihe geçiyor.
Yani bugün Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda dünkü gibi güzel ve heyecanlı bir Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti izleyebiliyorsak bunu hem “yenilmez armada”yı, hem “yenilmez armada”yı yenen armadayı yaratan Samim Göreç’e borçluyuz. Bu yüzden ki sene 2011’ken hâlâ Galatasaraylılar’ın dillerinde “yenilmez armada” var, bu yüzden ki Dereağzı’nda taraftar popülisti gazeteci eskilerinin değil gerçek Fenerbahçeliler’in yetiştiği salonun kapısında altın rengi harflerle “Samim Göreç Spor Salonu” yazıyor. Günümüzde bir kulübün taraftarının ilgisini çekebilmek için türlü maskaralık yapılırken, o zamanlar bir adam hem Fenerbahçe’nin, hem Galatasaray’ın tarihine kazınıyor, bir daha silinmemek üzere. İşte bu yüzden bu fanatiklik esnafından ikrah getiren Galatasaraylı’nın, Fenerbahçeli’nin, sporseverin Samim Göreç gibileri inadına hatırlaması, hatırlatması gerekiyor.
Kuru fasülye meselesine dönersek… Bir hazımsızlık durumunun olduğu kesin de, bence kuru fasülyeden değil, fanatiklikten kaynaklanıyor.
Not: Yazıda anlatılanlar hakkında daha fazla bilgi için Doğan Hasol’ün konuyla ilgili makalesine, 1907 Fenerbahçe Vakfı tarafından yayımlanan Asr-ı Fener kitabına ve dönemin spor basınına göz atılabilir.
İlk Yorumu Siz Yapın