Bugün 25 Mayıs… Naziler’in işbirlikçileri Ustaşiler ve Çetnikler’le beraber Drvar’da Partizanlar’a karşı gerçekleştirdiği saldırının büyük bir direnişe dönüşmesinin yıl dönümü. Josip Broz Tito’nun ?ikinci doğum günüm? dediği, belki de tüm Partizanlar’ın kaderini değiştiren gün. 25 Mayıs, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nde hem Tito’nun doğum günü, hem de ?Gençlik Günü? olarak kutlandı. Günümüzde de parçalara bölünen Yugoslavya’nın dört bir tarafından gelen sosyalistler geleneği sürdürüyor ve ?Gençlik Yürüyüşü?nü devam ettiriyorlar. Bu sene de yoğun yağmura rağmen otobüsler dolusu insan Çiçekler Evi’ne gelerek Tito’nun huzuruna çıktı.
Tito’nun mozolesinin bulunduğu Yugoslavya Tarihi Müzesi’ne gelenlere bakınca, ilk dikkati çeken ağırlığın İkinci Dünya Savaşı’nı ve sonrasını yaşayan kuşağın çoğunluğu oluşturduğu. Bugün 60 yaş ve üstünü yaşayan bu insanlar, üzerlerinde Partizan kıyafetleri, ellerinde Yugoslavya bayrakları ve Tito portreleriyle aslında bizim de Anıtkabir’de görmeye alıştığımız manzaralar çiziyorlar. Ancak ?eski güzel günler nostaljisi? ya da ?lidere duyulan özlem? üzerinden Türkiye’deki orta yaş üzeri Kemalist kuşakla, Titocular arasında doğrudan paralellik kurmak çok doğru değil. Her şeyden önce Yugoslavya’nın kuruluş süreci ve Partizanlar’ın zaferi, bugün yaşayan pek çok insanın hatırlayabileceği ve parçası olduğu bir tarih kesiti. Türkiye’de ise Kurtuluş Savaşı mitleri, yaşayanlardan ziyade örgün eğitim ve resmi tarih anlatısı yoluyla yaşıyor. Dahası Yugoslav sosyalizminin, Türkiye’deki erken cumhuriyetten çok daha halka yakın ve kitleleri içeren bir yönetim olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yok. Kökünü Paris Komünü’nden alan Yugoslav öz yönetim modeliyle, Fransız Devrimi’nden beslenen Kemalizm’in farkları zaten hem teoride, hem pratikte kolaylıkla gözlemlenebilecek cinsten. Aynı şekilde federal cumhuriyetle, merkeziyetçi bir üniter devletin farkı da… Yani Çiçekler Evi’ne gelen yaşlı kuşakla, Anıtkabir’e gidenler görüntü olarak benzer olabilir, ama deneyimledikleri şeyler çok farklı. Bunun altını, herhangi bir liberal karikatürleştirme girişiminin önünü baştan almak için, çizmek gerekiyor.
Diğer taraftan, nostalji faktörünün bu kadar ön planda olması yine de eleştiriye açık bir durum. Her ne kadar bir doğum günü kutlaması olması sebebiyle Tito vurgusunun bu kadar güçlü olması normalse de, eski Yugoslavya’nın komünist güçlerinin sırtını bu nostaljiye biraz fazla dayadığını görmezden gelmek mümkün değil. Müzenin önünde açılan standlarda, dağıtılan yayınlarda ne günümüz dünyasına, ne bugünün Yugoslavya’sına dair bir şeyler bulabiliyorsunuz. Adeta 1950’lerdeki yayınların tıpkı basımı gibiler.
Yugoslav sosyalistlerinin kendilerini Tito üzerinden var etmeleri, aslında ister istemez Tito’nun objeleşmesine neden olan bir şey. Bu belki kitleselleşmenin kolay yolu olarak gözükebilir ama bugün Çiçekler Evi’ne gelen yaşlı kuşak dışında kime ne verir meçhul. Oysa, Yugoslav komünist oluşumları bugün biraz daha dikkat baksalardı bir şey daha göreceklerdi, Tito’yu ziyaret edenler arasında en kalabalık ikinci grubu. Çocuklar ve ergen diyebileceğimiz gençler, yani gençliğinde Yugoslav İç Savaşı’nı yaşayanların çocukları bugün orada dikkat çekici şekilde kalabalıktılar. Çocuklarını oraya getirenler, aslında bir zamanlar güzel günler yaşandığını hatırlamak ve çocuklarına öğretmek için oradaydılar. Bugünden ve yarından umutlarını kaybettikleri için… Bugün Sırbistan’da cumhurbaşkanlığı seçimine katılım oranı yüzde ellinin altını zorluyor. İnsanlar gelecek görmedikleri insanları ?ehven-i şer? mantığıyla bile zor seçiyorlar.
İşte asıl konsantre olunması gereken bu. Müzenin önündeki taksi şoförüyle sohbet ederken bana söylediği gibi, ?Sırbistan’da herkes umut arıyor.? Yalnızca Sırbistan’da değil, tüm Avrupa’da insanlar umut arıyor. Önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın krizinin eski Yugoslavya topraklarındaki etkisi arttıkça, Tito’yu ziyarete gelen gençlerin sayısı da muhtemelen artacak. Yugoslav sosyalistleri onlara söyleyecek bir şey bulmak zorunda. Sosyalizm, ?eski güzel günler?in değil ?gelecek güzel günler?in temsilcisi olduğu sürece gerçekten yaşayabilir. Ancak bugüne ve yarına dair söylemlerle insanlar yüzünü tekrar sosyalizme dönebilir.
Yugoslav sosyalistlerinin aslında farkında olmadığı tarihi bir sorumluluğu var. Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Karadağ bugün Avrupa’nın krizinde girdaba kapılmaya doğru ilerliyor. Yugoslav solu, nostaljiyi bırakıp kendini yeniden yarattığı ve küresel mücadele hattının bir parçası olduğu ölçüde bir çözüm olarak ortaya çıkabilir. Bugün Yunanistan’da kitlesel bir sol muhalefetin varlığı, ülkeyi küresel güçlerin kucağına ve faşizme savrulmaktan koruyor. Yugoslavlar, tıpkı Yunanistan İç Savaşı zamanında olduğu gibi o mücadeleye el vermeli. Tito’nun Üçüncü Dünya halklarına verdiği destek gibi, Avrupa’nın ve dünyanın yoksul kitleleri için bir şeyler söylemeli. Çünkü yakın gelecekte Yugoslav halkları düzen partilerinden umudunu kesecek ve sosyalistlerin kapısını çalacak. Bu olduğunda, onları Tito’nun mezarına çiçek koymaya ya da aşırı sağa savrulmaya yönlendiremezsiniz.
Nasıl 25 Mayıs Tito’nun ikinci doğum günü olduysa, Yugoslav sosyalizminin de yeniden doğmaya ihtiyacı var. Kendisi için ve herkes için…
İlk Yorumu Siz Yapın