Sevgili okuyucu, baştan uyarayım kronik sinüzitli bir insan olarak ülkede olan biteni bundan bağımsız değerlendirme lüksüm yok. Zira şu hayatta hiçbir şeyden çekmedim sinüzitimden çektiğim kadar (kitabe-i seng-i nazal). O yüzden idare et, bu yazı yarı tıkalı ve az biraz fışırtılı olsun.
31 Mayıs’ta Türkiye’de değildim, bu nedenle olan biteni yedek kulübesinden değilse de taç çizgisinden izleyebildim. Fetih meraklısı şanlı polisimizin gazından, suyundan, copundan yeterince istifade edebildiğim söylenemez. O şifalı gazdan ancak tadımlık yiyebildim. Ziyade olsun. Bu nedenle Gezi Parkı direnişinin asıl yükünü çekenlerin aslan payına çatal atacak değilim. Hepsine minnet doluyum. Sağolsunlar, var olsunlar.
Yazar milleti için en sıkıntılı şey, tam bir şey anlatacakken birinin senden önce gelip onu söyleyivermesi herhalde. Yumruk yemiş gibi olursun. ?Oldu mu ya?? deyip kalakaldığın saçma sapan bir haksızlığa uğramışlık duygusudur o. Dün gece bana öyle oldu. Ceren Şehirlioğlu şöyle deyivermiş olan bitenle ne hissettiği konusunda; ?Bir günde herkesle barıştım, iyi mi?? Okuduğumdan beri bu cümle kafamda dönüp duruyor. Herhalde başka hiçbir cümle ne hissettiğimi daha iyi anlatamazdı.
Biraz kişisel gidiyoruz ama idare ediver sevgili okuyucu. Ben yıllardır, ama en çok da son üç yıldır rezidant bir hayal kırıklığı ve ümitsizlikle yaşıyorum, bu dışarıya huysuzluk ve lanetlik, hatta hırçınlık olarak yansıyor. Beni o köşeye sıkışmışlıktan yalnızca kaçış planları yapmak koruyabiliyor. Bu durumda olan bir tek ben değilim, bunu da biliyorum. Bu ülkede yaşayabilmek için terapi görenler, ilaç kullananlar, gerçekliğe kapılarını tamamen kapatıp içine dönenler var. Dünyanın hâli, global kriz, bazen de doğduğun yeri terk edememe ?beyin göçü? yaptırmıyor insana, ama bu da bir ?ruh göçü.? Birçoğumuz uzun süredir olmayan bir ülkede yaşıyoruz kafamızın içinde. Ve yalnızız. Bir taraftan da bunun ?endişeli modernlik? diye alaya alınmasının kırgınlığını yaşıyoruz.
Benim gördüğüm, daha sonra Gezi’ye gittiğimde de teyit ettiğim şu. 31 Mayıs bir özgürlük kırılması. O kadar hoyratça ve umursamazca köşeye sıkıştırılmışız ki, sonunda patladık. Mesele içki, kürtaj ya da baş örtüsü de değil. Birinin neyin yasak, neyin özgür olduğunu bize dayatması. Birçoğumuz çocukluğunda annesine-babasına bile kafa tutarken şimdi birilerinin kafasına göre koyduğu kurallara tâbi yaşıyoruz. Ve o birilerine o kuralları koymak dahi yetmiyor, bunu bizim kafamıza kakması, bizimle alay etmesi, hırpalaması ve canımızı yakması da gerekiyor. Sırf o birileri kendilerini daha iyi hissedecek diye. Biz 31 Mayıs’a kadar bir kum torbasıydık. Bize sonunda o kadar sert vurdular ki, dikişlerimiz söküldü. Bize vuranlar içimizden boşalan kumların altında kaldılar.
Aslında kimse çok fazla bir şey istemiyor, yalnızca çok hayati bir şey istiyor. İstediğimiz gibi yaşamak istiyoruz. Sahip olduğumuz tek hayatı, oyun hamuru gibi tepesine bastırıla bastırıla şekillendirilerek yaşamak istemiyoruz. Mahallede dövüp misketimizi alan, sonra da abisine abimizi dövdüren suçlu ve güçlü çocukla hayatımızı geçirmek istemiyoruz. Biz on yıllardır kendi başına bir halt beceremeyeceği varsayılan bir halkız. Ne zaman kontrolü alacak olsak biri tankla ya da akla zarar bir seçim kanununa yaslanarak sandıkla gelip kafamıza vuruyor. Kafamıza vurula vurula aptala dönmüştük ama şimdi kendimize geldik. Tek derdimiz tıkalı sinüslerimizdi. Onu da sağ olsun; envayi çeşit gazla açtılar. Şimdi nefes alabiliyoruz. Allah razı olsun.
Gezi, benim için bu ülkeyi yeniden sevmek demek. Saygı ve özgürlük demek. Kim olduğunu saklamak zorunda olmamak demek. Kemalistin türbanlıyı, futbol taraftarının eşcinseli yanında görmekten tiksinmediği, beraber bir şeyleri az ya da çok paylaşabildiği bir ülke demek. Ben o ülkeyi barikatlarla çevrili bir mahallede bir gün yaşayabildiğim için bile emeği geçen herkese minnettarım. Çünkü bu rüyayı sınırsız bir dünyada hayatımın sonuna kadar yaşayabilme umudunu besleyecek kadar güçlüyüm tekrardan. O toz ve gaz bulutundan sağ çıkan insanlar sayesinde tekrar hayal kurabiliyorum. Mono nefes alan sinüzitli hayatımda yeniden stereo rüyalarım var. Bunun mutluluğu ve minnettarlığı hep bâki kalacak.
totaliter bir rejim istemiyoruz
Hah ben de sadece benim sinüzitlerime mi iyi geldi diyordum bu gaz. 2 haftadır yaşadığım sevinç ve umudu nefes alabilme sevincimle karıştırıp emin olamıyordum 🙂
çok güzel yazmışsınız. sanırım benim de kum torbası benzetmeniz bir süre aklımdan çıkmayacak.
bu arada son kitabınız elektronik olarak satışta mı?
iyi nefesler.